Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama yılı açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yalnızca önemli mesajlar vermekle kalmadı; aynı zamanda siyasi atmosferi şekillendiren güçlü görüntüler de ortaya çıktı.
Açılış törenine AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), İYİ Parti, Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Büyük Birlik Partisi ve HÜDAPAR katıldı. Her biri farklı ideolojik çizgilerde olsa da, Meclis açılışının anlamına binaen aynı karede buluşmaları, Türkiye siyasetinde sembolik bir birlik görüntüsü sundu. Ancak bu tabloyu bozan tek unsur, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) açılışı protesto ederek Meclis’e katılmamasıydı.
Bu tutum, Meclis’in temsil gücüne ve milletin iradesine karşı bir mesafe koyma olarak değerlendirilebilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin iradesinin tecelli ettiği en yüksek kurum iken, bu kurumu protesto etmek siyasi sorumluluktan kaçış değil midir?
Berhan Şimşek’in deyimiyle, “Cumhuriyet Halk Partisi adeta bir şirkete dönüşmüş durumda.” Sahibi Silivri’de olan bu yapı, dışarıdan gelen direktiflere göre hareket etmek zorunda kalıyor. Bu durum, CHP’nin siyasi bağımsızlığını ve karar alma mekanizmalarını ciddi biçimde sorgulatıyor.
Meclis açılışında Erdoğan ve diğer liderlerin verdiği birlik görüntüsü, CHP’nin nasıl dışlandığını açıkça ortaya koydu. 2023 seçimlerinde CHP ile iş birliği yapan bazı partiler, parlamentoda CHP’nin gölgesinde sandalye kazansalar da, kendi tabanlarından ciddi eleştiriler aldılar. Bu ittifaklar, seçmen nezdinde güven kaybına yol açtı. CHP’nin bu protestocu tavrı, yalnızca Meclis açılışına değil, genel olarak siyasetin uzlaşma kültürüne de zarar veriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda söylediği şu sözler, partinin siyasi vizyonunu net biçimde ortaya koyuyor:
“Meşhur bir söz var: Değişirken devam etmek, devam ederken değişmek. Bu ifade bizleri çok iyi anlatır.
Yani özünü, esasını, ruhunu ve kurucu değerlerini koruyarak kendini güncellemek.
Biz hep bunu yaptık. İnşallah bundan sonra da bu yaklaşım, AK Parti’nin hem köklerine bağlı kalma hem de çağın gereklerine uyum sağlama iddiasını yansıtıyor.”
Cumhuriyet Halk Partisi ise bu değişim sürecine direnerek, statik ve dışa bağımlı bir siyaset anlayışını sürdürmekte ısrar ediyor.
Sonuç olarak, Meclis açılışında verilen birlik görüntüsü, Türkiye’nin geleceği açısından umut verici bir tablo sunarken; CHP’nin protestosu bu tabloya gölge düşürmüştür. Milletin iradesini temsil eden bu yüce kurumun açılışına katılmamak, siyasi sorumluluktan uzaklaşmak anlamına gelir. CHP’nin kendi iç hesaplaşmalarını ve dış bağlantılarını milletin önceliklerinin önüne koyması, Türkiye siyasetinde daha da derinleşen bir ayrışmanın habercisidir.