Ulaş Salih Özdemir

Tarih: 04.12.2025 09:32

Liderlik, Sabır ve Hayalin Sırrı

Facebook Twitter Linked-in

Soğanlı Baklava !!!

Liderlik, Sabır ve Hayalin Sırrı

Bazı insanlar vardır; makamda otururlar ama aslında oturdukları koltuğun ağırlığını taşıyamazlar. Onlar, çevrelerine kendinden daha yetenekli, daha donanımlı insanların gelmesinden korkar. Çünkü bilirler ki ışığın yanında gölge küçülür. Bu yüzden etraflarına itiraz etmeyen, soru sormayan, düşünmeyen, sadece “emredersiniz” diyen insanlar toplarlar. Böyle yöneticiler için kurumlar büyümez; sadece sessizlik büyür. Fikirlerin yerini talimatlar, gelişimin yerini korku alır.

Oysa gerçek liderlik başka bir şeydir. Güçlü lider, kendinden daha yeteneklileri yanına almayı bir tehdit değil, bir zenginlik olarak görür. Çünkü bilir ki büyük işler tek akılla değil, büyük bir akılla olur. Gerçek lider, çevresindeki insanların parlamasından rahatsız olmaz; aksine onların ışığıyla yolunu aydınlatır. En iyi doktorları, en donanımlı öğretmenleri, en yaratıcı çalışanları işe alır. Kendisini değil, kurumu büyütmenin derdindedir. Onun kapısı eleştiriye açıktır, çünkü bilir ki ilerleme, ancak rahatsız edici sorularla başlar. Bir kurumun kaderi aslında onun yöneticisinde saklıdır. Zayıf olan, kendine benzer zayıflar toplar; güçlü olan ise gücünü başkalarının gücünde tamamlar. Bu nedenle liderlik, sadece bir unvan değil; bir yüreğin genişliği, bir karakterin cesaretidir.

Fakat hayat sadece liderlikten de ibaret değildir. Her insanın kendine ait zorlukları, daralmaları ve görünmeyen sınavları vardır. Bazen işler tıkanır, yollar kapanır, kalbimiz daralır. Her şey üst üste gelir. Çaresizlik, kapı eşiğinde bekleyen soğuk bir misafir gibi içimize çöker. O anlarda insan, “Bu hep böyle mi kalacak?” diye sorar. İşte tam burada hayatın sessiz bir sırrı devreye girer: Darlığın sonunda bir ferahlık vardır. Zorluğun sonunda bir kolaylık vardır.

Hiçbir gece sabaha direnememiştir. Ne bir kış sonsuza kadar sürmüş, ne de bir fırtına gökyüzünü ebediyen kaplamıştır. Toprak bile filiz vermeden önce karanlıkta bekler. Su bile buhar olup yağmur olmadan önce göğe çekilir. İnsan da böyledir. Sınanır, daralır, yıpranır ama büyür. Sabır, beklemek değildir sadece; beklerken olgunlaşmaktır. Hayat bize defalarca aynı hakikati fısıldar: Hiçbir şey aynı kalmaz. Bugün can yakan acı, yarının öğretmeni olabilir. Bugün kapalı görünen kapı, yarın daha büyük bir kapının anahtarı olabilir. Sabır, kaderin dili; direnç ise başarının ilk adımıdır. En büyük erdem, vazgeçmeden bekleyebilmektir. Çünkü bazen insanın yapacağı en büyük hareket, acele etmemektir.

Sonuçta ister bir kurumun başında olalım, ister kendi hayatımızın kaptanı... İki şey bizi geleceğe taşır: Doğru insanlarla yol yürümek ve zamanı geldiğinde sabretmeyi bilmek. Güçlü lider, güçlü insan demektir. Güçlü insan ise en karanlık anında bile ışığın geleceğine inanandır. Ve belki de hayatın bize verdiği en büyük mesaj şudur: Hem yönetirken hem yaşarken; korkma, daralma, vazgeçme. Çünkü her zorluk, bir kolaylığın habercisidir.

“Yazının Sahibi Hayat Değil, Hayaldir”

Ben bir yazarım.

Kalemin ucundan dökülen her cümle, yaşamış olduğum bir hatıranın izi değildir. Bazen bir sokak köşesinde duyduğum bir serzeniş, bazen toplumun gözünden kaçmış bir eksiklik, bazen de zihnimin karanlık dehlizlerinden doğan bir hayal... Hepsi yazıya aynı kapıdan girer: Düşüncenin kapısından.

Ne tuhaftır ki; kimi okur, her satırda bir itiraf, her kelimede bir yaşanmışlık arar. Sanki yazar, içini dökmekle yükümlü; sanki her metin, bir hatıratın zorunlu aynası... Oysa niyet okumak, kelimeyle hayatı birbirine karıştırmak büyük bir safdilliktir. Çünkü yazı, gerçeğin yalnızca bir ihtimali olabilir. Bazen duyduğum bir hikâyenin yankısıdır, bazen toplumun göremediğini gösterme çabasıdır; bazen de sadece hayalin kanat açıp uçtuğu bir ufuktur. Her paragrafın arkasında ben olmayabilirim. Kimi zaman bir yabancının sesi, kimi zaman hiç yaşamamış bir karakterin acısı, kimi zaman da varlığı sadece kâğıtta mümkün olan bir düşüncenin sureti vardır.

Yazar, yaşadığını değil; gördüğünü, sezdiğini, düşündüğünü ve çoğu zaman da hiç olmayanı yazar. Çünkü yazının asıl gayesi, hayatı olduğu gibi anlatmak değil; hayatı yeniden kurmaktır. Bu yüzden; bir metinde kendime değil, insana dokunurum. Bir cümlede kendi hikâyemi değil, toplumsal bir yarayı, kültürel bir eksikliği ya da belki de bir hayalin ihtimalini dile getiririm. Unutulmamalıdır ki: Yazılan her şey yaşanmış değildir. Ama her yazılan, mutlaka bir gerçeğe dokunur: Düşüncenin gerçeğine. Ben bir yazarım. Görevim itiraf etmek değil, anlatmaktır. Hayatımı değil; hayatın ihtimallerini kaleme almaktır. Ve belki de en büyük gerçek şudur: Bazen hayal, hakikatten daha gür bir ses çıkarır.

Anahtar Kelimeler: Gerçek liderlik nasıl olmalı, yetenekli insanları işe almaktan korkan yönetici ne tür zararlar verir, güçlü liderlik özellikleri nelerdir, hayatın zorlukları karşısında sabır ve direnç ulaş salih özdemir, köşe yazısı yazarının amacı nedir, "Soğanlı Baklava" makale yorumları nelerdir Köşe Yazarı.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —