Fahri SAĞLIK

Tarih: 17.07.2025 09:59

Kültür ve Medeniyet Kavramları Üzerine

Facebook Twitter Linked-in

Kültür ve Medeniyet Kavramları Üzerine

Bu iki kavramın farklı ilimler tarafından değişik tanımlara muhatap olmuştur. Birkaç örnek vermek gerekirse; Kültür aslında herhangi bir toplumun dininin vücut bulmuş şeklidir. Bir milletin dinî, ahlaki, hukuki, iktisadi, lisani, akli birikimlerinin bir bütünüdür. İnsanın kendini ve tabiatı idare etme yolunda meydana getirdiği eserlerdir. Toplumsal olarak öğretilip yeni kuşaklara aktarılan davranışlardır.

Kültürün özellikleri şunlardır:

● Kültür, tabiatta kendiliğinden bulunmaz; insan ürünüdür.

● Özü itibarıyla zihni ve manevidir. İnsan zihninin görüş, anlayış ve değerlendirme tarzını yansıtır.

● Tarihî süreçte oluşur.

● Toplumun olmadığı yerde kültür de yoktur.

● Her toplumun bir kültürü vardır, kültürsüz insan topluluğu olmaz.

● Kültürü oluşturan unsurlar arasında sürekli etkileşim vardır.

● Kültür kendi içinde bir bütünlük ve tutarlılık gösterir.

● Dışarıdan aldığı unsurlar konusunda seçicidir.

● Sabit değil, değişkendir.

● İnsanın ihtiyaçlarına göre şekillenir. Sürekliliği, temel ihtiyaçları karşılayabilmesine bağlıdır.

Kültür, manevi ve maddi unsurlardan meydana gelir. Kültürün manevi unsurları inanç, dil, değerler, gelenekler, sanat anlayışı ve dünya görüşüdür. Kültürün maddi unsurları ise mimari, her türlü araç-gereç, giysi ve yazılı eserlerdir.

Medeniyet Kavramına gelince;

● “Medeniyet, kültürün yükselmesiyle oluşan ve evrensel nitelik taşıyan olgudur.” 

● “İnsanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibarettir.” 

● “İnsan, toprak ve zaman arasında onarıcı bir bağ kurma yeteneğidir. Bu dinamik süreci başlatması için bir kıvılcım veren temel unsur ise dindir.” 

Kültür ve Medeniyet Arasındaki Farklar:

Ziya Gökalp’e göre kültür ile medeniyet ayrı ayrı kavramlardır. Kültür, hars demektir. Hars millidir, medeniyet ise evrenseldir. Kültür, bir toplumun yaşadığı ve paylaştığı müşterek değerlerdir. Medeniyet ise milletlerarası seviyeye yükselmiş bir kültürün veya birbirine yakın kültürlerin oluşturduğu anlayış, tutum, bilgi, teknoloji, sosyal faaliyetler ile müesseselerin bütünüdür.

Erol Güngör’e göre kültür; inanç, bilgi, his ve heyecanların bütünüdür. Medeniyetin ürünü olan müesseseler, bu değer ve inançların eserleri olarak ortaya çıkar.

Nurettin Topçu’ya göre medeniyet, insanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibarettir. Kültür ise bir toplumun kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim, sanat, ahlak ve dine ait değerlerdir.

İslam kültür ve medeniyetinin kaynakları

1) Akl-ı Selim

Doğruyu eğriden ayırabilen akl-ı selim sahibi kişi, vicdanının sesini dinler. Vicdan ise insan tabiatını iyiye sevk eden güçtür. Eğer bu sevkiyat kötülüğe ise o insana vicdansız denir. Bugünkü egemen güçlerin liderlerinin çoğu böyledir.

Akl-ı selim sahibi insanın özelliklerinden biri de öz güven sahibi olmasıdır. Bu insan, hayatın farklı yönleri ile dengeli ilişkiler kurmayı başarır. Diğer insanların ve kültürlerin birikimlerinden istifade etme konusunda iletişime açık olur.

Akl-ı selim; efsaneleri, çelişkili sözleri ve iddiaları reddeder. Bu nedenle Müslümanlar, ispat ve delillere dayalı bilgiye önem vermişlerdir.

2) Kur’an ve Sünnet

Kur’an ve sünnet bize insanın varoluş nedenini, aklın önemini ve işlevini, toplumsal kuralları açıklar. İnsanın Allah (c.c.) ile, kendi cinsiyle ve diğer mahlûkatla ilişkilerinin ölçülerini belirler. Aile, toplum ve devlet düzeni gibi hayatın her alanında insana rehberlik eder. Kur’an ve sünnet, ideal insan modelini tanımlar. Bu sayede Müslümanlar, ilişkilerinde ifrat ile tefrite düşmekten sakınır ve hayatı ölçülü biçimde yaşarlar.

Kur’an’daki “Andolsun ki sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü ümid eden ve Allah’ı çokça anan kimseler için Resûlullah’ta güzel bir örnek vardır.” ayetiyle Hz. Peygamber (s.a.v.), Müslümanlar için üsve-i hasene (güzel örnek) olarak tanımlanır.

3) Beş Duyu (Havâss-ı Selîme)

Havâs, his (duyu) kelimesinin çoğuludur. Duyular, görme, işitme, tatma, koku alma ve dokunma olmak üzere beş tanedir. İslam kaynaklarında beş duyu, bilgi elde etme yollarından biri olarak kabul edilir.

Kur’an-ı Kerim’de, duyuların insanı yanıltabileceğine, bu nedenle duyularla edinilen bilginin vahyin ve aklın denetiminden geçmesi gerektiğine işaret edilir: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”

4) Örf ve Âdetler

 Toplumda genel kabul gören ve sürekliliği olan sosyal davranış biçimleri ile yerleşik uygulamalara örf denir.

Daha çok hukuki sonuçların belirlenmesinde dikkate alınan normlardır. Âdet ise gelenek hâline gelmiş alışkanlıklar için kullanılır.

 İslam’dan önceki Arap toplumunda, diğer tüm halklarda olduğu gibi hukuki uygulamaların çoğu örf ve âdetlere göre düzenleniyordu. İslamiyet bu uygulamalardan faydalı olanların devamında sakınca görmemiştir. Nikâh ve boşanma gibi muameleleri yeniden düzenleyerek uygulamaya devam etmiştir.

Nukûd denilen külçe veya meskûk denilen altın ve gümüş paraların kullanılmasında sakınca görmemiştir.

Ancak içki, faiz, kumar, fal, Kâbe’yi çıplak tavaf gibi cahiliye âdetlerini yasaklamıştır.

 İslam hukukunda, hakkında Kur’an ve sünnette doğrudan hüküm bulunmayan, ancak dine, akla ve toplumun faydasına ters düşmeyen örf ve âdetler uygulamada delil kabul edilir. Aksi halde reddedilirler.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —