Kudüs ve Mescid-i Aksa
Kudüs, ilahi vahyin ortak adı olan İslam’ı tebliğ vazifesiyle görevlendirilen nice peygamberin
hatırasını barındıran ve İslam’ın çağlar üstü hakikatlerini ve insanlığın ortak değerlerini temsil
eden bir merkezdir. Maalesef tarih, bu kutsal beldede pek çok elim hadisenin de şahididir.
Yüce Allah’ın insanları doğru yola çağırmak üzere görevlendirdiği peygamberlerin birçoğu
bu şehirde yaşamıştır. Hz. İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Musa, Davut, Süleyman,
Zekeriya, Yahya ve Hz. İsa ( Aleyhimu’s-Salatü ve’s Selam ) tevhit ve mücadelesini bu
şehirde gerçekleştirmişlerdir. Peygamberler aracılığıyla ilahi vahyin tecelli ettiği bu topraklar,
Hz. Muhammed’in gece yürüyüşünün (İsra) menzili ve göğe yükselişinin (Miraç) başlangıç
mekânı olması sebebiyle, yeryüzünden âlemlerin Rabbine açılan yolun ve göklerden dünyaya
inen engin rahmetin şahididir.
Kutsiyeti Kur’an ile tescil edilen Kudüs’ü (Maide, 5/21.) Yüce Allah (c.c.) “iyi ve güzel bir
yer” (Yunus, 10/ 93.) olarak tanıtmaktadır. Kudüs, çevresinin mübarek kılındığını bizzat
Kur’an’ın beyan ettiği (İsra, 17/1.), Müslümanlar nezdinde her türlü meşakkatin göze alınarak
yolculuk yapılmaya değer görüldüğü üç mabetten biri olan Mescid-i Aksa’yı bağrında
muhafaza etmektedir. Dinlerin, dillerin, kültürlerin, medeniyetlerin merkezi olarak, tarihten
günümüze temsil ettiği sembol ve değerlerle insanlığın ortak vicdanı olan Kudüs’e karşı
Peygamber Efendimiz de (s.a.s.) büyük bir ilgi göstermiş, Filistin topraklarına yönelik
diplomatik ve askerî girişimlerde bulunmuştur. Sahabe de bu mukaddes beldeye yoğun ilgi
göstermiş, Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminden itibaren ibadet ve ziyaret maksadıyla Mescid-i
Aksa’ya yolculuk yapmış ve Kudüs’ün fethini değerli bir hedef olarak görmüştür.
Müslümanların Kudüs’ü fethiyle farklı din ve inanç mensupları arasında asırlar boyu barışa,
kardeşliğe ve karşılıklı güvene dayalı bir ilişkinin tesis edilmiş olması, yeni bir dönemin de
kapılarını aralamıştır. Bu huzurlu ortam Müslümanların Kudüs’e hâkim oldukları sürece
devam etmiştir.
Bugün azgın bir azınlığın elinde, insanlığı mahcup eden görüntülere sahne olan selam şehri
Kudüs, Hz. Ömer (r.a.) tarafından Bizanslıların elinden alınıp İslam devletinin topraklarına
dâhil edildiğinde, şehrin sakinlerine mutlak din hürriyeti ve güven içinde yaşayacaklarına dair
yazılı eman verilmişti. Müslümanların fethinden itibaren beş yüzyıla yakın güvenli bir şehir
olan Kudüs, Haçlıların işgaliyle korkunç bir katliama tabi tutulmuş, şehir tekrar büyük acılara
bürünmüştür. Yaklaşık bir asır boyunca bölgeye emsalsiz acılar yaşatan Haçlılara karşı
Selahaddin Eyyubi’nin destansı zaferi ve yeniden fethi sonrasında Kudüs, Müslümanların
yönetiminde farklı din, dil, ırk ve mezheplerin bir arada yaşadığı, huzurun ve güvenin hâkim
olduğu uzun yıllar geçirmiştir. Müslümanların idaresi altında tam bir altın çağ yaşayan barış
ve huzur şehri Kudüs, I. Dünya Savaşı’ndan sonra İslam coğrafyasının işgaliyle bu özelliğini
kaybederek yine acının, sıkıntının, gözyaşının merkezi hâline gelmiştir.
Sömürgeleştirilen Filistin topraklarında, Kudüs’ün kadim değerlerle bağları kopartılmak
istenircesine tarihî mekânları tarumar edilmiş, yerli halkın tüm imkânlarına el konulmuş,
çeşitli baskı ve uygulamalarla Müslümanlar şehri terk etmeye zorlanmıştır.
Filistin’de işgale başlandığı günden bu yana Siyonist zihniyet tarafından izlenen genişleme
politikasıyla, dünyanın değişik ülkelerinden Yahudiler, Filistin topraklarına taşınmaya,
Filistin’i işgal etmeye başlamış ve böylece küçük alanlarda kendini gösteren toprak istilası,
her geçen gün planlı bir işgale dönüşmüştür. Siyonizm’in Yahudileri Filistin’de yaşaması
gereken tek kavim hâline getirme ideali sebebiyle Müslümanlar; baskı, zulüm, işkence ve
hatta katliamlara maruz kalmış, her türlü hak ve özgürlükten mahrum bırakılmış, tüm
varlıkları talan edilerek ellerinden alınmıştır. Neticede İslam coğrafyasının merkezinde bir
avuç azınlık olarak ihdas edilen ve uluslararası hukuku, ahlakı, diğer inançların kutsallarını
hiçe sayan İsrail, dünyanın egemen güçlerinin desteği ile pervasızca işlediği bu haksız
hukuksuz uygulamalarına yönelik ciddi bir uluslararası yaptırım ile de karşılaşmamıştır.
Kudüs, her ne zaman Müslümanların elinden çıksa acı ve ıstırabın odağı hâline gelmiştir. İşgal
edildiği tarihten bu yana, bu topraklarda ve çevre coğrafyalarda gözyaşı ve kan hiçbir zaman
eksik olmamıştır. Bugün yakılan, yıkılan, temelleri oyulan, çevresi boşaltılan ve sistematik
saldırılar karşısında yok olma tehlikesini her geçen gün biraz daha derinden hisseden Mescid-i
Aksa, emsali görülmemiş bir yıkım siyaseti ile baş başa bırakılmıştır.
Bu mübarek şehirde yaşayan Müslümanların acıları artarak devam etmekte, her geçen gün
hayatlarına daha zor günler eklenmektedir. İsrail, Filistin topraklarında tam bir vahşet
uygulamaktadır. Dünyanın gözü önünde soykırım yapılmakta, insanlık onuru ayaklar altına
alınırken temel insan hak ve hürriyetlerinin sözde savunucuları kör, sağır ve dilsiz kesilerek
adeta bir film seyreder gibi vahşeti utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan
uzaktan seyretmektedirler.
Bunca zulmü ve işkenceyi yapan ve İslam coğrafyasını gözyaşı diyarı hâline getirenler, bu
cüreti Müslümanların bölünüp parçalanmışlığından almaktadırlar. Müslümanların zayıf ve
dağınık görünümleri sebebiyle savunmasız Filistin halkına yönelik uygulanan hunharca
katliamlar sürdürülmektedir.
Müslümanların bir asra yakın zamandır, çiğnenen onurunu, viran olan yurdunu, dağılan
vahdetini kurtarmak için bu zulme daha fazla seyirci kalınmamalıdır. İslam dünyası bir araya
gelerek işgale engel olmalı, ümmetin kanayan yarasına merhem olmalıdır. Kudüs,
Müslümanlar olarak şahsiyetimizi, kimliğimizi simgeleyen kadim bir köşe taşıdır. İhtiva ettiği
mukaddesatı ile İslam medeniyetinin mihver mekanlarından biridir. Şimdi bir hüzün yurdu
olan bu mekân aynı zamanda uyanış ve silkiniş kıvılcımlarının yakılacağı bir merkez haline
getirilmelidir. Yakılacak bu meşale sayesinde inanıyorum ki tevhit, adalet ve merhamet
medeniyetinin temsilcileri olan müminler eliyle Kudüs yeniden “selam” yurdu haline
getirilecektir.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü