Helaller ve Haramlar (1)
İslam’ın merkezinde tevhit inancı, hedefinde ise insan vardır. Her şeyi yoktan var eden, bunların kurallarını koyan ve hükümlerini bildiren Yüce Allah’tır. Allah’ın evrende koyduğu kuralların ve Kur’an’da bildirdiği hükümlerin hedef ve gayesi, insanoğlunun dünya ve ahiret yurdundaki başarısı ve mutluluğudur.
Fıkıh ilminde, İslami hükümlerin kaynakları; Kitap, sünnet, icma, kıyas, istihsan ve örf olarak kabul edilmiş ve bunlardan nasıl hüküm çıkarılacağı ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır.
Yüce Allah’ın koyduğu hükümler genel olarak helal/serbest ve haram/yasak olarak ikiye ayrılır. Bizler, helal ve haramları öncelikle Kur’an-ı Kerim’den, sonra Sahih Sünnet’ten, daha sonra da fakihlerin dini deliller ile elde ettikleri hükümlerden öğreniriz.
Şayet bir eylem veya olgu, insanî ve İslami değerlerle uyuşuyorsa helal, doğrudan çelişiyorsa haram, dolaylı olarak çelişiyorsa mekruh sayılır. Burada önemli olan husus, Kur’an veya sünnette tek tek hangi şeylerin helal veya haram kılındığının ötesinde, bunların hangi gerekçeyle haram kılındıklarını anlamaktır.
Bu anlayış, Müslümanlara her zaman ve zeminde faydalanabilecekleri İslami bir bakış açısı kazandırır ve İslam’ı gerçek anlamda evrensel kılar. Aksi takdirde İslam, belli bir dönem ve coğrafyaya hapsedilmiş olur.
Müslümanlar ilk bakışta karşılaştıkları yeni bir şeyin hükmünü bilmeyebilir. Zira her gün ortaya onlarca yeni mesele çıkmaktadır. Bu durumda yapılması gereken, söz konusu şeyin can, mal, iffet, din ve akıl güvenliği gibi temel değerlerle uyumlu olup olmadığına bakmaktır. Ancak bir şeyin helal olabilmesi için bu değerlerin tamamıyla uyumlu olması gerekir. Haram olması içinse, tek bir değerle çelişmesi yeterlidir.
Örneğin, İslam’da şarap içmek haramdır. Kur’an’da bu açıkça belirtilmiştir:
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide 5/90)
Şarabın haram kılınma gerekçesi, onun insanın beş temel değerine tehdit oluşturmasıdır: akıl, can, mal, din ve iffet. Sarhoş olan kimsenin aklı devreden çıkar, ardından malını, iffeti ve inancını kaybeder. Sonunda canını bile yitirebilir.
Kur’an’da ayrıca şu gerekçe de açıklanır:
“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (Maide 5/90-91)
Buradan hareketle Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Sarhoşluk veren her içki haramdır.” (Müslim, Eşribe, 7)
Dolayısıyla, yalnızca şarap değil; bira, rakı, afyon, esrar ve benzeri tüm sarhoşluk veren maddeler haramdır.
Aynı ayette şarap ile birlikte kumarın da zikredilmesi dikkat çekicidir. İlk bakışta ilgisiz gibi görünse de her ikisi de benzer şekilde insanı değerlerinden uzaklaştırır. Kumar da bağımlılık yapar, kişinin aklını, malını, hatta canını kaybetmesine sebep olur. Güven ve barışın ortadan kalkmasıyla toplumda kavga ve huzursuzluk yayılır.
Alkol kullanan veya kumar oynayanlar zaman zaman kendilerini şöyle savunurlar:
“Ben az içiyorum, sarhoş olmuyorum.”
“Ben parasına değil, eğlence için oynuyorum.”
Bu ifadeler, masum gibi görünse de gerçeği yansıtmaz. Çünkü hiç kimse hayatına ayyaş ya da kumarbaz olarak başlamaz. Ancak süreç, zamanla insanı bu hale sürükler. Hz. Peygamber bu gerçeği şu sözle özetlemiştir:
“Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.” (Ebû Dâvud, Eşribe, 5)
Günümüzde Batı dünyasının en büyük sorunları arasında alkol, uyuşturucu ve kumar bağımlılıkları vardır. Ne yazık ki bu alışkanlıklar, Müslümanlara da zarar vermektedir. Oysa bizlerin kitabı bunları haram kılmış, Peygamberimiz ve âlimlerimiz sakındırmış, ecdadımız mücadele etmiştir. Buna rağmen bugün, içki içememekten veya kumar oynayamamaktan şikâyet eder hale geldik.
Bu durum, İslamî ve insanî değerlerden uzaklaştığımızın en açık göstergesidir. Eğer bu gidişata dur demezsek, zararlı alışkanlıklarımız artacak, İslami değerlerden daha çok uzaklaşacağız. Bu noktada kendimiz, ailemiz, milletimiz ve tüm insanlık adına bir an önce bu alışkanlıklardan vazgeçmeliyiz.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü