Askerî hastaneler, 15 Temmuz olaylarından sonra kapatıldı. Bu şu demekti: Bu tarihten sonra artık er, erbaş, astsubay, subay ve ailelerine sivil hastaneler bakacaktı. Öyle de oldu. Hatta Sultan Abdülmecit tarafından Hassa askerleri için yaptırılan ve 1846 yılında hizmete giren Haydarpaşa Askerî Hastanesi, yani GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi adı verilerek sivil hastane hâline getirildi. Ülke genelinde, 26 ilde Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ait 32 hastane ile bir Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi, Sağlık Bakanlığı'na bağlandı.
15 Temmuz öncesi, askerî veya sivil lise mezunu öğrenciler Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) tıp eğitimi, tıp stajı ve sonra üç yıl kadar askerî birliklerde kıta hekimliği yapıyor, sonra tekrar GATA'da ihtisas eğitimine geliyorlardı. Okudukları dersler, staj ve ihtisasları içinde; harp cerrahisi, nükleer savaş, NBC (Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik) kimyasal savaş, hava ve sualtı hekimliği ile savaş psikolojisi konularında eğitimler alıyorlardı. Bu eğitimleri almış bazı askerî hekimler, çatışma alanlarına helikopterle iniyor, yaralıların ilk tedavilerini yapıyor ve hiç değilse yaralının gazlı gangren olmasını önlüyordu. İlk yardımdan sonra yaralıların helikopterle en yakın askerî hastanelere sevkini sağlıyordu. Askerin hastanede bakım ve tedavisi, ya da hayatta kalma durumu yine harp cerrahisi veya savaşa yönelik tıbbi bilgilerle donatılmış doktor, hemşire veya diğer sağlık personelinin bilgi ve görgüsüne bağlıydı.
Bazen teröristlerle çatışmada yaralanan bir askerin iki ay sonra hastanede öldüğünü duymak, doğrudan o askerin hayatta kalmasını sağlayacak hekim, sağlık personeli ve hastane koşullarının yeterli olmamasından ya da yaralıyı çeşitli nedenlerle ihmalden kaynaklanmaktadır. Yaralı asker, sivil hastanelerde askerî hastanelerdeki kadar güven içinde değildir.
Bugün Sağlık Bilimleri Üniversitesinden bir yetkili, asker ve sivil hekimlerin eğitimi konusunda bir fark var mı sorusuna; "Asker de olsa sivil de olsa hastalık hastalıktır" cevabını verirken, yukarıda belirttiğim yaralanma ve harp cerrahisi konularına veya savaşta görev alacak hekimlerin takip edeceği yollar konusunda da bilgi vermesi gerekirdi.
Bundan 15-20 yıl önce bir askerî hastanemizin kapısında şöyle yazıyordu: "Buraya üç parça hâlinde de gelsen korkma, biz seni birleştiririz." Bu cümlenin asker üzerinde ne büyük moral oluşturacağı malumdur. Kore Savaşları sırasında Amerikan hastanelerinin kapısında yazan ise: "Buraya soluk alarak geldiysen, korkma yine soluk alarak, sapsağlam çıkarsın." Bugün dünyanın en büyük ordularından birine sahip Türk ordusunun askerî hastanesinin bulunmaması büyük eksikliktir. Öte yandan askerî hastanesi olmayan hiçbir devlet yoktur.
Bir önemli konu da GATA veya GATA Haydarpaşa Eğitim Hastaneleri ilim yuvaları idi. Burada çalışan asker bilim adamları ulusal veya uluslararası kongrelerde bilimsellikte ön sıralarda yer alıyor, yaptıkları araştırma ve yayınlarla örnek oluyor, hatta hastanelerine yönelik teşkilat, disiplin ve hasta bakım konuları ile dünyada önemli yerlerde gösteriliyordu. Askerî liseler ise, Türk Silahlı Kuvvetlerinin göz bebeği, gerektiğinde seve seve ölüme gidebilecek ruh hâli, disiplin ve üstün cesaretle yetiştirilen subaylarımızın kaynağı okullardır. Bu okullar neredeyse ana kucağından, Peygamber ocağına taşınan alevlerdir. Bu ocaktan, askerî doktor dâhil her sınıftan subaylarımız yetişmiştir.
Askerî okul ve hastanelerin kapatılmasının hiç kimseye yararı olmamıştır. Konunun yeniden gözden geçirilmesi ve Orta Doğu gibi bir bölgedeki ülkemiz için son derece büyük bir eksikliğin bir an evvel giderilmesi ülkemiz ve milletimiz için en hayırlısı olacaktır. Saygılarımla.
Yazar: Prof. Dr. Em. Kd. Alb. İbrahim ÖZTEK
Askerî Hastaneler Kapatılması, GATA, Harp Cerrahisi, Kıta Hekimliği, Askerî Hekimlik Eğitimi, Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık, Askerî Liseler, İbrahim ÖZTEK Köşe Yazısı, TSK Hastane İhtiyacı, Savaş Psikolojisi