YARIM ADALET OLMAZ…
Haksızlığa uğramıştım kabullenemiyordum ha bire sağa sola yazıp duruyordum yüzüm hiç gülmüyordu aklıma geldikçe uykularım kaçıyordu!
Yazmaktan hiç usanmıyordum, başkada bir mücadele yolu bilmiyordum!
Mücadelemden asla geri durmak istemiyordum.
Dursam yaşayamazdım!
Bir taş bile tepesine onlarca balyoz yemeden dağılmazken,
Bir odun bile pek çok balta darbesi almadan kolaylıkla parçalanmazken,
Bir öküz bile kesilmeden bıçağa kolaylıkla teslim olmayıp tekmeler savururken,
Bizim mağdur kaderdaşlarımız ise çok erkenden pes etmişlerdi!
Oysa bir taş,
Bir Balta,
Bir öküz kadar dahi olamamak!
Bir insan olarak utanç verici bir şey olmalıydı..!
Kaderdaşlarımdan biri;
-Boş ver be abi, ahirete bırak! Dediğinde donup kalmıştım!
Bunu başkası söylesin ama sen söyleyemezsin. Diyemedim.
Ona, Hz. Ali’nin; “kişi uğradığı haksızlığa karşı mücadele etmez direnmezse hakkıyla birlikte şerefini de kaybeder" sözünü nereye koyacağız dedim.
-Etliye sütlüye karışmıyorsun bari sus! Ben ve benim gibiler mücadele ederiz sen hazıra konarsın bekle. Demek istedim ama yine diyemedim!
Kamuoyu da bilsin ki kısaca vaka şu;
Bizim zamanımızda bir subay veya astsubay bir suç işlediği zaman Askeri mahkemelere sevk edilirlerdi ve buralarda yargılanırlar, cezaları da buralardan verilirdi.
Namaz kılmak kanunen suç! olmadığından, dindar olup namaz kılan ve bilhassa eşleri başörtülü olan subay ve astsubaylar ise kesinlikle askeri mahkemelere gönderilmezlerdi, bunun yerine sadece dosyaları "Yüksek askeri şura" kurumuna gönderilirdi, namaz kılma cezaları bu kurum tarafından verilirdi!
Bu kurumun verdiği cezalar yüzde yüz "ihraç" olurdu.
Bir uyarı, bir hapis veya bir idam kararı hiç çıkmazdı!
Yahu bari çağırıp bir görelim kim bunlar! demezlerdi.
İhraç kararlarının gerekçelerine ise "namaz kılmaktadır" yerine, hep "Disiplinsizlik" yazarlardı.
Ve bu kararı tüm kuvvet komutanları ile kurum üyesi olan bakanlar imzalar, kurumun başkanı olan Cumhurbaşkanları da kuzu kuzu onaylarlardı!
Hükümet kanadından Cumhurbaşkanı dahil hiçbir zevat da;
-yalanınıza bizi ortak etmeyin hiç olmazsa kararların gerekçelerine doğru olmayan "Disiplinsizlik" yerine, doğru olan "Namaz kılmaktadır" şeklinde de yazmayalım ama başka bir şey yazalım zira disiplin bu adamların en birinci özellikleridir. Diye, askeri erkana bir şey diyemezler ve çekinirlerdi!
Bu çark, uzun yıllar Türkçe konuşan ve ipleri yabancıların elinde olan basınımızın da yardımıyla bu şekilde engelsiz ve acımasız döndü durdu!
Kararlara ilk "şerhi" zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bey koymuştu.
Sonra Reis ile biraz devam etti ve "28 şubat" denilen süreç, askeri kanatta bitmiş oldu.
2011 tarihine gelindiğinde referandumla birlikte 6191 sayılı kanunla Yaşzedelere yarıma yakın verilen haklar, kamuoyuna iade-i itibar yapıldı şeklinde algı oluşturuldu.
Buna rağmen, mazilerinde ihraçlarla ağır travma yaşamış yaşzedeler bu lütfedilen yarım hak'ka mutlu oldular hükümete minnettar kaldılar ve dualar ettiler, bir süre diğer yarısı gelir ümidiyle beklediler!
Oysa ağlamayan hangi bebeğe meme verildiği nerede görülmüştü.
Asıl acı ve ağır olan şey ise;
Yaşzedelerin üzerine pek çok sivil ve asker zevat her türlü haklarını minnetsiz bir şekilde bir bir almalarına rağmen,
Yaşzedeler ise unutuldu gitti.
Oysa hiçbir yaşzede bu haksızlığı asla unutmaz unutamaz.
Ancak vatan sevgisi öylesine ağır basıyor ki hele biraz daha bekleyelim şu sıkıntılar bir dağılsın deniliyor!
Ve fakat Adalet gemisi su alıyor!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.