Postmodern Dönemde Aile…
Aile, tarih boyunca toplumsal bir kurum olarak her toplumda var olmuştur.
Antropolog Murdock, 250 farklı toplumdan elde ettiği veriler sonucunda ailenin evrensel bir kurum olduğuna kanaat getirmiştir. Ancak bu durum ailenin toplumsal, kültürel ve ekonomik değişimlere bağlı olarak şekillenip dönüşmesine engel olmamıştır.
Modernleşmeyle birlikte teknolojik ve ekonomik gelişmeler ve akabinde yaşanan Sanayi Devrimi ile birlikte aile yapısı dönüşmüştür. Sanayi öncesi toplumlarda aile, bir üretim ve dayanışma yeriyken modernleşmeyle birlikte aile bir tüketim nesnesine dönüşmüştür. En önemlisi de aile içi mahremiyet, paramparça olmuş ve modernizmin temel kurumları olan okul,
fabrika, işyerleri ve eğlence sektörü ev içi mahremiyeti büyük ölçüde aşındırmıştır.
Süreç içerisinde yaşanan söz konusu değişimler, aynı zamanda aile içi rolleri de etkilemiştir. Bireyin, tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte benlik paramparça olmuştur. Zira sanayi öncesinde yan yana duran aile bireyleri artık modernleşmeyle birlikte yok olmuştur. Artan boşanmalar, evlilik dışı birliktelikler ve yükselen eşcinsel ilişkiler aile kurumunun geleceğini tartışmaya açmıştır. Ve en önemlisi de ekonomik özgürlüğünü kazanan kadın için artık eve bağımlılık, kader olmaktan çıkmıştır.
Bu bağlamda postmodernizmin aile yapısında ciddi bir çözülme olduğu açıktır. Elbette bu çözülmenin en temel nedenlerinden biri modernizmin hızlı ve şiddetli bir şekilde metalaşarak toplumsal kurumları etkilemesidir. Dolayısıyla postmodernizmin parçalanmış aile modelinin içerisinde karı koca arasındaki ilişkiler akışkan ve yüzeyseldir. Dönemin bir özelliği olarak tek gecelik ilişkiler, nikahsız evlilikler ve evlilik dışı doğan çocuklar artık bir tabu değildir. Peki bu sınırsız seçenekler, insanlığa huzur getirmiş midir?
Her şeyin hoşgörüyle karşılandığı, gelenekle olan tüm bağın koparıldığı bir varoluş biçimi, ne yazık ki insanlığı erozyona uğratmıştır. Modernizmin katı ve evrensel hayat biçimi ne kadar sorunluysa postmodernizmin de akışkan yapısı bir o kadar sorunludur. Giddens’ın deyimiyle plastikleşen cinsellik, sevginin doğasını değiştirmiş ve aşkı buharlaştırmıştır. Dolayısıyla bu çağın ilişki biçiminin hülasasını da buharlaşan aşk kavramıyla açıklayabiliriz.
Özetle söylemek gerekirse, dijitalleşen toplum, postmodern söylemlerin ivme yapması ve feminizmin aşırı uç yorumları sürecin bu noktaya gelmesinde etkili olmuştur. Cinsiyet rolleri noktasındaki radikal düzenlemeler hem kadını hem de erkeği gelenseksel rollerinden koparmıştır. Bugün sanal platformda “prenses erkekler” nitelemesi boşuna değildir. Söz konusu bu temel problemler aile kurumunun yara almasına neden olmuştur. Bu durum aile kurumunun karşı karşıya olduğu temel sorunların daha da derinleşmesine zemin hazırlamıştır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.