31.07.2025 16:30:00

Gerçek Eğitici…

Elli yaş üstüne dokunmayın. Ciddiyim.
Onlar sadece başka bir nesil değil; onlar gerçek hayatta kalmışlardır.

Bayat ekmek gibi sert,
büyükanne terliği gibi hızlıdırlar, hem de boomerang gibi isabetli.
Beş yaşındayken, annelerinin ruh halini tencerenin tınısından okurlardı.
Yedi yaşında bir anahtar demetleri vardı ve şöyle bir talimat:
“Yemek buzdolabında. Isıt ama dökme.”

Dokuz yaşında reçetesiz borş çorbası yapabilirlerdi.
On yaşında su vanasını kapatıp, komşunun köpeğinden kafalarında kova ile kaçarlardı.

Tüm gün dışarıda kalırlardı, telefonsuz, ama rotaları belliydi:
Barfiks demiri, dere, gün batımında eve dönüş…
Dizlerinde yara izleri, küçük savaşlarının haritasıydı.
Ve hayatta kaldılar.

Yaralarını tükürük ve sinir otu yaprağıyla tedavi ederlerdi.
Canları acıdığında ise şu cevabı alırlardı:
“Sarkmıyorsa, bir şeyciğin yok.”

Şekerli ekmek yerlerdi, bahçe hortumundan su içerlerdi.
Öyle bir mikrobiyom ki, her yoğurdun hayali.
Alerjiler mi? Umursamazlardı. Varsa da pek dile getirmezlerdi.

Ot, yağ, kan ya da mürekkep lekesini çıkarmak için on beş farklı yöntem bilirlerdi.
Çünkü eve “düzgün görünerek” dönmek gerekirdi.

Ama hepsi bu değil.
Onlar şu şeyleri gördüler:
Transistörlü radyo,
Siyah-beyaz televizyon,
Plakçalar ve vinil,
Makaralı teyp ve kaset,
CD ve Discman…

Ve şimdi ceplerinde binlerce şarkı taşıyorlar,
ama hâlâ kalemle kaset sarmanın çıkardığı o hışırtıyı özlüyorlar.

Ehliyetlerini alıp eski bir arabayla ülkeyi geçerlerdi.
Ne otel, ne klima, ne GPS.
Sadece kağıt bir yol haritası ve torpido gözünde bir yumurtalı sandviç.
Ve hep varırlardı. Google Translate olmadan, ama gülümseyerek.
Onlar, internet olmadan yaşamış son nesil.

Taşınabilir şarj yoktu,
ve “şarjım bitiyor” endişesi hiç olmadı.
Koridordaki duvara sabit telefonları, defterlerde yazılı tarifleri
ve takvimde unutulmuş doğum günlerini hatırlarlar.

Onlar:
Her şeyi bantla, ataçla ya da penseyle tamir ederlerdi.
Tek kanallı televizyonları vardı, ama hiç sıkılmazlardı.
Güncellemeleri değil, telefon rehberlerini karıştırırlardı.
Cevapsız çağrıya “İyiyim, seni sonra ararım” derlerdi.

Farklılar.
Duygusal asbestleri var, eksiklikle yoğrulmuş bir bağışıklıkları,
ve şehirli bir ninja refleksi.

Elli yaş üstüne dokunmayın:
O, sizden çok şey gördü, daha derin yaşadı,
ve cebinde sizin çocuğunuzdan daha yaşlı bir nane şekeri taşıyor.

Çocuk koltuğu olmadan, kasksız, güneş kremi olmadan bir çocukluk…
Laptopsuz bir okul.
Sonsuz kaydırma (scroll) olmayan bir gençlik geçirdi.
Cevapları Google’da aramaz:
İçgüdüsüne güvenir.
Ve sizin bulutta sakladığınız fotoğraflardan daha fazla anısı vardır.


Ayhan BAYRAM

Türkiye'yi Sınavlar Ülkesi Olmaktan Kurtaracak Formüller
Kadığolu; Bu Şehri Siyasi Kavgaların Mezesi Yaptırmam
16 Derslikli Ortaokul Geliyor…
Uzmanlar Uyarıyor; Tapu Dolandırıcılığına Dikkat
Genç Girişimciler Kampta Doğayla Buluştu
Beylikdüzü Yeni Müftüsü Selami Sayın Görevine Başladı.
Halk Eğitim Öğretmenlerine Motivasyon Kahvaltısı
Açık Kapıyla Tehlikeli Yolculuk
Uzman Çavuş Kazada Şehit Oldu
Karayün’den Sarıtoprak’a Anlamlı Ziyaret
Kaymakam Tuna’dan Başkan Vekili Çebi’ye Ziyaret
E-Posta Üzerinden Yeni Dolandırıcılık Tuzağı!
Ünlü Şarkıcı Polis Uyarılarına Aldırmadı, Adli Kontrolle Serbest Bırakıldı
Açıklama Kamuoyunu Yanıltıyor Mu?
MTV Ödemeleri İçin Son Gün Ne Zaman?
Servi, Orman Yangınları Yüreğimizi Yaktı
Nobel Ödüllü Yazar İle Röportaj…
CHP Alanya’da Sessizlik, Fırtına Öncesi Mi?
Türkiye Enerjide Dünya Devleri Arasında
Emekliler Yürüyor: “Geçinemiyoruz!”
Özhan'dan Fotoğrafçılığa Sanatsal Dokunuş…

YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.