Sokakta, pazarda, markette, her yerde aynı cümle yankılanıyor: “Ne olacak bu hayat pahalılığı?” Artık vatandaşın gündeminde siyaset, spor ya da tatil planı yok. Herkesin aklında tek bir soru var: Bu maaşla ay sonunu nasıl getireceğiz? Temel ihtiyaçlar bile lüks haline geldi.
Bir zamanlar sofraların vazgeçilmezi olan peynir, zeytin, et... Şimdi raflarda sadece gözle görülüyor. Market arabaları küçüldü, poşetler hafifledi ama ödenen para katlandı. Elektrik, su, doğalgaz, ulaşım derken cebinden çıkan her kuruşun hesabını yapan milyonlar var artık bu ülkede.
Bir de kira sorunu var ki, adeta insanın nefesini kesiyor. Asgari ücretle çalışan biri, büyük şehirlerde bırakın ev kiralamayı, tek odalı bir daireyi bile tutamıyor. Ev sahipleri haklı olarak artan maliyetleri öne sürüyor, kiracılar ise “biz nereye gidelim” diye soruyor. Orta yol yok, çözüm yok, düzen yok. Ev kiraları bir dönem otomobil fiyatlarıyla yarışır hale geldi. Ev sahibi olma hayali ise artık sadece hayal.
Bu ekonomik tablo yalnızca rakamlardan ibaret değil; her zam artışının arkasında bir annenin eksilen alışveriş poşeti, bir babanın geceleri düşündüğü borç, bir gencin ertelediği gelecek var. Ülkenin dört bir yanında insanlar, geçinmeyi değil, hayatta kalmayı konuşuyor. Bir evin kirası kadar maaşla yaşayan emekliler, gençler, çalışanlar… Hepsi aynı çaresizliğin farklı yüzleri. Bu tablo değişmedikçe, sofralarda bereket değil, sessizlik hâkim olacak.
İstanbul’da durum daha da çarpıcı. Yüksek kiralar, ulaşım ve yaşam maliyetleri birleşince, bir aile maaşının neredeyse tamamını eve yatırıyor. Ev sahipleri kira artışlarını gündelik hayatın gerekçesiyle savunsa da sokaktaki vatandaş için her ay bir kâbus gibi geçiyor. İstanbul’un kalabalık semtlerinde, birçok aile küçücük odalarda yaşam mücadelesi verirken, çocuklarına bile yeterince imkân sunamıyor. Hayat pahalılığı ve fahiş kira artışları, şehrin güzelliklerini değil, çaresizliği görünür kılıyor.
Eskiden bir maaş, hem evin geçimini sağlar hem de küçük birikimler yapılabilirdi. Marketteki ürünler erişilebilir fiyatlardaydı, kira ve faturalar maaşın çok büyük bir kısmını tüketmezdi. İnsanlar ay sonunu düşünmeden alışveriş yapabilir, çocuklarına hediyeler alabilir, birkaç gün tatil yapmanın hayalini kurabilirdi.
Şimdi ise aynı maaşla sadece temel ihtiyaçları karşılamak bile büyük bir mücadeleye dönüştü. Üstelik sadece kira ve temel ihtiyaçlar değil, çocukların okul masrafları da ailelerin belini büküyor. Kitap, kırtasiye, servis ücreti, üniforma derken bir maaş neredeyse ayın ortasında tükeniyor. Eskiden çocuklar okul ihtiyaçlarını rahatça karşılayabilir, veliler ekstra masraflar için endişelenmezdi. Bugün ise pek çok aile, çocuğuna gerekli malzemeleri almak için bile bütçesini zorlamak zorunda kalıyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.