Cumhuriyetin Gölgesinde Kalan Hayaller: Bilim, Sanayi ve Siyasetin Kırılma Noktaları

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana geçen süreçte, birçok fırsat heba edildi; birçok değerli girişim engellendi. Yerli sanayi, bilimsel ilerleme ve milli çıkarlar çoğu zaman siyasi hesaplara kurban edildi. Geçmişte yaşanan kırılma noktalarını ve bugünkü siyasi yapıların Türkiye'nin gelişmesine nasıl engel teşkil ettiğini ele alacağım. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel rolü ve günümüzdeki etkileri üzerinde değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım.

Tarihsel kırılmalar, kaçırılan fırsatlar…

Musul-Kerkük meselesi, 1926 Ankara Anlaşması ile Musul ve Kerkük’ün İngilizlere bırakılmasıyla sonuçlandı. Bu karar, Türkiye’nin enerji kaynakları açısından büyük bir kayıp oldu. O dönemdeki siyasi tercihler, uzun vadeli milli çıkarlar yerine dış baskılara boyun eğmeyi tercih etti. İktidarda kim vardı? CHP.

1936 uçak fabrikalarının kapatılması, Türkiye’nin havacılıkta bağımsızlık kazanması için büyük bir fırsattı. Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ gibi öncü isimlerin kurduğu uçak fabrikaları, dönemin bürokratik ve siyasi engelleriyle durduruldu. Yerli üretim yerine ithalata dayalı bir model benimsendi. İktidarda yine CHP vardı.

1961 Devrim Arabası projesi, yerli otomobil üretimi için atılmış tarihi bir adımdı. Ancak “benzini yoktu” gibi sudan bahanelerle sabote edildi. Bu olay, Türkiye’nin otomotiv sanayisinde dışa bağımlı kalmasının temel taşlarından biri oldu. Zamanla bilimsel düşünce yerine dogmatik yaklaşımlar ön plana çıktı. Eğitim sisteminde sorgulayan bireyler yerine ezberci nesiller yetiştirildi. Bilimsel gelişmelerin önü açılmadığı gibi yerli buluşlar da desteklenmedi.

Olayları sabote eden dönemin CHP’si, Türkiye’de hacılarla, hocalarla uğraşacak yerde bilim ve ilimle uğraşmayı tercih etseydi bugün Türkiye bambaşka olurdu. Bırakın CHP’nin tercih hakkını, yapılanları engellemeseydi bugün Türkiye süper güç olurdu.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel rolü ve güncel etkileri

1930’lu yıllarda İstanbul’da işgal güçlerinin bir otelde yaptığı, 12 maddelik gizli anlaşma iddiası, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluş süreciyle ilişkilendiriliyor. Bu anlaşma ile işgal güçleri, silah kullanmadan İstanbul’u terk etti; çünkü arkalarında kendi çıkarlarını koruyacak bir siyasi yapı bırakmışlardı.

Günümüzde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye aleyhindeki tutumları

Cumhuriyet Halk Partisi, son yıllarda çeşitli politikaları ve söylemleriyle eleştirilerin odağında yer alıyor. “Kıbrıs politikası” bunların başında geliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki seçimlerde kardeş parti olarak görülen CTP’nin desteklenmesi, Türkiye’nin milli çıkarlarına aykırı bir tutum olarak değerlendiriliyor. CHP’nin dolaylı desteğiyle bu yapı güç kazanıyor.

Yunanistan ve İsrail ile yakınlaşma iddiaları da dikkat çekiyor. Bazı çevreler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin dış politika söylemlerinde Türkiye’nin geleneksel müttefiklerinden uzaklaşıp Yunanistan ve İsrail gibi ülkelerle örtülü işbirliği kurduğunu öne sürüyor.

Savunma sanayine karşı tutumu ise ayrı bir tartışma konusu. Yerli savunma sanayi projelerine yeterli destek verilmemesi, hatta bazı projelerin eleştirilmesi, Türkiye’nin teknolojik bağımsızlığına zarar veriyor. CHP’nin bugüne kadar hangi milli projeye destek verdiği sorusu ortada duruyor. Desteklemediği gibi tehditlerle engellemeye kalkıştığı da biliniyor.

Ekonomik reformlara direnç göstermesi, yatırım ortamını olumsuz etkileyerek Türkiye’nin büyüme potansiyelini sınırlıyor. Türkiye, geçmişteki hatalardan ders çıkararak geleceğe yön vermek zorundadır. Bilimsel düşünce, yerli üretim ve milli çıkarlar temelinde şekillenen bir politika, ülkenin refahını artıracaktır.

Siyasi partiler, ideolojik hesaplar yerine ülke menfaatlerini öncelemelidir. Kıbrıs gibi stratejik bölgelerde Türkiye’nin daha aktif ve kararlı bir tutum sergilemesi, hem bölgesel hem de ulusal güvenlik açısından hayati önem taşımaktadır.

Kıbrıs’ın 82’nci vilayet olarak ilan edilmesi önerisi radikal olsa da tartışmaya açılmalıdır. Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak adımlar cesaretle atılmalı, geçmişin tasallutundan kurtulunmalıdır.