Ulusalları Kovdular, Yolsuzlukları Savundular: CHP'de İhanetin Anatomisi..!
Cumhuriyet Halk Partisi, tarihi misyonunu yadsıyan bir değişim sürecinin tam ortasında. Atatürk'ün kurduğu parti, artık onun ilkeleriyle değil, halkla ilişkiler danışmanlarının, çıkar odaklarının ve şaibeli figürlerin yönlendirmesiyle hareket ediyor. Ulusalcı, halkçı ve devrimci kadrolar sistematik bir şekilde dışlanırken, yerlerine sağın defolu isimleri, rant çevreleri ve medya destekli kişiler getirildi. Bu sadece bir kadro değişikliği değil, aynı zamanda ideolojik ve ahlaki bir çöküştür.
Özgür Özel'in genel başkanlık koltuğuna oturuşu, parti tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şaibe ile anılıyor. 38. Olağan Kurultay'ın iptali için açılan dava süreci, parti içi demokrasinin nasıl ayaklar altına alındığını gözler önüne serdi. Delegelere baskılar, medya manipülasyonları ve antidemokratik uygulamalarla şekillenen bu süreç, Özgür Özel'in "emanetçi" olarak anılmasına neden oldu. Bugün CHP tabanında Özel'in aldığı kararların meşruiyeti sorgulanıyor; çünkü bu koltuk halkın değil, kulislerin iradesiyle teslim edildi.
Ekrem İmamoğlu'na yönelik yolsuzluk soruşturmaları, Cumhuriyet Halk Partisi'nin temiz siyaset iddiasını yerle bir etti. Özgür Özel'in mitinglerle İmamoğlu'nu savunma çabası, kamuoyunda "hırsızın partisi olmaz" tepkileriyle karşılaştı. Eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu mitingleri eleştirmesi, parti içindeki çatlağın ne kadar derin olduğunu gösterdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki skandallar, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurumsal itibarını zedelemenin yanı sıra, halkın gözünde de güven kaybına yol açtı.
Samsun'dan Marmaris'e, İzmit'ten Afyon'a kadar birçok ilde delege seçimleri, kavgalar, küfürleşmeler ve gözaltılarla gölgelendi. Seçimlere katılımın düşük olması, tabanın mevcut yönetime karşı ilgisizliğini ve güvensizliğini açıkça ortaya koydu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'nin baskıcı tutumu, Kılıçdaroğlu'na yakın isimlerin tasfiye edilmesi ve delege iradesinin manipüle edildiği iddiaları, partinin demokratik reflekslerini felç etti.
Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi, Atatürk'ün adını kullanarak meşruiyet sağlamaya çalışsa da, bu isim artık bir kalkan değil, bir yük haline geldi. Çünkü Atatürk'ün mirası, çıkar ilişkileriyle kirletildi; ulusal bağımsızlık söylemi ise küresel pazarlıklarla kurban edildi. Bu sadece siyasi bir sapma değil, tarihsel bir ihanettir.
Siyasi mezarlıklar hazır: Kılıçdaroğlu'nun geri dönüşü ve tasfiye beklentisi
15 Eylül'de görülecek kurultay davası, Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki mevcut yönetimin kaderini belirleyecek. Mahkemeden çıkabilecek bir "hükümsüzlük" kararı, Özgür Özel'in tüm kararlarını geçersiz kılabilir. Bu durumda, partideki kongre süreci yeniden başlayacak ve siyasette yer bulamayanlar, tarihin tozlu raflarına gömülecek. Kılıçdaroğlu'nun olası bir dönüşü, bu çürümüş yapının tasfiyesi için bir fırsat olabilir, ancak unutulmamalıdır ki bu çöküş sadece isimlerle değil, zihniyetle ilgilidir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.