"Algı ile gerçek arasında: Türkiye'de yolsuzluk, sessizlik ve siyasi sorumluluk"
Toplumun vicdanını yaralayan yolsuzluk, rüşvet, irtikap ve kamu kaynaklarının kişisel çıkarlar için kullanılması gibi olaylar, sadece hukuku değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküşün de göstergesidir. Ancak bu kadar yaygın ve görülür hale gelen bu sonuçlara karşı, kamuoyunda hiç bir şey olmamış gibi bir sessizlik hakimse, burada ciddi bir algı yönetimi ve sistematik örtbas mekanizması var demektir.
Cumhuriyet Halk Partisi gibi Türkiye'nin en köklü siyasi partilerinden birinin, bu tür olaylara karşı yeterince net ve kararlı bir duruş sergilememesi kamu vicdanında soru işaretleri doğurmaktadır. Tarihi misyonu halkın sesi olmak olan, bu tür iddialar karşısında, yalnızca kendi tabanında değil genel kamuoyunda daha güven erozyonu'na yol açmaktadır.
Bu süreçte iç aktörler değil dış istihbarat servislerinin ve fetö gibi yapıların da devrede olduğu iddiaları, meselenin boyutunu daha da derinleştirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Almanya, İsrail ve İngiltere gibi ülkelerin istihbarat servislerinin Türkiye'deki toplumsal algıyı yönlendirme çabaları, özellikle medya ve sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalarla desteklenmektedir. Bu, halkın gerçeklerle değil, kurgulanmış algılarla karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır.
Bu kadar yaygın yolsuzluk iddialarının olduğu bir ortamda, iktidarın sessizliği de dikkat çekicidir. Sessizlik, bazen onay anlamına gelir. Toplumun Adalet beklentisi karşılanmadığında, bu boşluğu ya radikal söylemler ya da dış müdahaleler doldurur. Oysa güçlü bir devlet, kendi içindeki çürümeyi cesaretle temizleyebilen devlettir.
Toplumun değer yargılarını hiçe sayarak sürdürülen algı yönetimi, uzun vadede Güven yönetimi, Güven krizine yol açar. Türkiye'nin geleceği için, hem iktidarın hem de muhalefetin bu tür olaylara karşı net, şeffaf ve kararlı bir durum sergilemesi şarttır. Aksi taktirde halkın adalet duygusu zedelenir, devletin meşrudiyeti sorgulanır ve toplumsal Barış tehdit altında girer. Türkiye Artık bundan böyle temiz eller operasyonunu devreye sokması şarttır hiç bir parti gözetmeksizin, ayırım yapmadan kim bu ülkede fakir gurabanın hakkını kim yemişse hesabı sorulsun hiç bir şey yapanın yanına kâr kalmasın. Şimdi burada tüm parti yoneticilerine sesleniyorum aranızdaki asalakları temizleyin. Burada iktidar ve muhalefet bir araya gelip yapılanları tasvip etmemelerini kamuoyuna deklere etmelidirler. Yoksa bundan sonra ne olur senin hırsızın benim hırsızımı döver misali olur Bu da toplumdaki yozlaşmayı tetikler. Burada en büyük görev CHP. sine düşmektedir yapılan tüm yolsuzlukların, hırsızlıkların, suistimallerin savunulması ısrarla bu kadar söylentilere rağmen yinede Cumhurbaşkanı adayımız ısrarla Ekrem İmamoğlu demek halkın en samimi duygularını alay etmektir. Bu da CHP.si seçmenini yanlış yönlendirmeleri sebebiyet verir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.