 
        Akran Zorbalığı: Suçu Çocuklara Yüklüyoruz, Oysa Kaynak Evde
Yazar: Duygu Daşdemir
Bugün okullarda, sosyal medyada, hatta oyun alanlarında bile gençlerin birbirine uyguladığı akran zorbalığı konuşuluyor. Herkes çocukları suçluyor, ama kimse aynaya bakmıyor. Çünkü bu sertliğin tohumu evde atılıyor, okulda filizleniyor, toplumda meyve veriyor.
Anne babalar, "Bizim çocuk yapmaz!" diyerek kendini aklamaya çalışıyor. Oysa o çocuk, evde anne babasının öfkesine, küçümseyen bakışına, sevgisizliğine şahit oldu. Çocuk, sevgiyi değil, baskıyı öğrendi. Duyguyu değil, üstünlüğü öğrendi. Çünkü bu toplumda en çok övülen duygu, şefkat değil güç.
Evinde "hata yapma" hakkı tanınmayan, sürekli kıyaslanan, "komşunun çocuğu"yla yarıştırılan birey, büyüdüğünde kendi varlığını başkasını ezerek kanıtlamaya çalışıyor. İşte o yüzden akran zorbalığı sadece bir davranış değil, ailelerin başarısız iletişiminin toplumsal tezahürüdür.
Bizim toplumda çocuklar dinlenmiyor, sorgulayan çocuklar "saygısız" sayılıyor, duygularını ifade edenler "zayıf" görülüyor. Sonra o bastırılmış duygular, başka çocukların üzerine patlıyor. Bu, bireysel bir hata değil; sistematik bir çöküştür.
Okullar disiplinle değil, empatiyle yönetilmeliydi. Aileler çocuklarına başarı değil, vicdan öğretmeliydi.
Ama biz ne yaptık?
Kendini ifade eden çocuğu "sus" diye susturduk, ağlayan çocuğu "abartma" diye bastırdık, farklı düşünen çocuğu "delilikle" etiketledik. Sonra da neden birbirine bu kadar acımasız olduklarını anlamaya çalışıyoruz.
Akran zorbalığı, sadece okul koridorlarında değil; televizyonda, siyasette, sokakta normalleştirilen bir dilin ürünüdür. Büyükler birbirini aşağılayarak konuşuyor, ekranlarda hakaret prim yapıyor, insanlar öfke üzerinden güç kazanıyor. Bu ortamda büyüyen gençten ne bekliyoruz? Sevgi mi, anlayış mı?
Bu çağın çocukları, sevgisizliğin mirasçıları oldu. Evde sevgi görmeden büyüyenler, dışarıda merhamet göstermeyi bilmiyor. Ve bu döngü, toplumun en alt katmanından en üst kademesine kadar sürüyor.
Akran zorbalığıyla mücadele etmek istiyorsak önce şu soruyu sormalıyız:
"Biz çocuklarımıza insan olmayı mı öğrettik, yoksa sadece başarılı olmayı mı?"
Çünkü bu ülkenin asıl sınavı üniversite değil, vicdan sınavıdır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.