Devletin Kalbine Saplanan Hançer: 15 Temmuz ve Türkiye'nin Darbe Anatomisi
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren dış müdahaleler kadar içeriden gelen tehditlerle de mücadele etti. Ancak bu tehditlerden biri, ülkenin en karanlık gecelerinden birinde; 15 Temmuz 2016'da, devletin kalbine saplanmış bir hançer gibi tarihe geçti.
1960’tan bu yana gerçekleşen darbeler ve muhtıralar, ordunun siyasete müdahale ettiği dönemler olarak bilinir. 1971, 1980 ve 1997 müdahaleleri; hükümetleri deviren, özgürlükleri kısıtlayan, anayasal düzeni askıya alan gelişmeler olarak toplumsal hafızaya kazındı. Ne var ki 15 Temmuz, bu müdahalelerden farklıydı. Bu kez mesele, bir ideolojik sızıntının, devleti bir ur gibi saran bir yapılanmanın açıktan kalkışmasıydı.
Devletin İçinden Gelen Tehdit: FETÖ
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak tanımlanan yapı, yıllarca eğitim, medya, yargı ve emniyet gibi alanlarda “hizmet” kisvesiyle örgütlendi. Devletin kılcal damarlarına sızarak kadroları ele geçirdi. Kamusal alanı kullanarak cemaat mensuplarına ayrıcalık sağladı, eleştirenleri dışladı, susturdu. Paralel bir devlet kurma arayışı en sonunda 15 Temmuz gecesi vahşi bir kalkışmaya dönüştü.
Tanklar sokaklardaydı. Meclis bombalandı. Köprülerde vatandaş kurşunlandı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa, halka karşı savaş uçakları kullanıldı. Bu, askeri müdahale olmaktan öte; doğrudan halkın iradesine, demokrasiye, anayasal düzene ve milli egemenliğe yönelik bir işgal hareketiydi.
Direnişin Anatomisi
Fakat bu kalkışma, hesaplandığı gibi gitmedi. Halk, siyasi görüş ayrımı gözetmeden sokaklara döküldü. Her görüşten, her inançtan insanlar tek bir ortak kimlikle ortaya çıktı: "Millet iradesi." Hain plan, vatandaşın direnişiyle durduruldu. Bu, sadece bir başarısız darbe değil; aynı zamanda devletin artık bu tip sızmalara tolerans göstermeyeceğinin ilanıydı.
Devlet, FETÖ’ye karşı mücadeleyi başlattı. Kamudan binlerce kişi ihraç edildi, yargı süreçleri hızlandırıldı. Eğitimden medyaya kadar birçok alanda yeniden yapılanmaya gidildi. Ancak tartışmalar da eksik olmadı: “Cadı avı mı yapılıyor?” diyenler de oldu, “Temizlik yetmedi, yapı hâlâ canlı” diyenler de.
Demokrasiye Karşı İhanet
Darbeler, hukuk dışı yöntemlerle iktidar değiştirmenin en kirli yoludur. Fakat 15 Temmuz, bu kirli yolun zirvesiydi. Halkı katletmeyi göze almış bir zihniyetin, devlet aygıtını içeriden ele geçirme hırsının en uç örneğiydi. Bunun adı ne askeri müdahale ne de siyasi anlaşmazlıktır; bunun adı ihanettir.
Türkiye, 15 Temmuz gecesi sadece bir darbe girişimini değil; yıllarca sinsice büyüyen bir yapılanmayı da bertaraf etti. Elbette bu sürecin eksikleri, tartışmaları ve siyasi yansımaları olacaktır. Ancak şunu teslim etmek gerekir ki: O gece sokaklara çıkan insanlar, sadece bir hükümeti değil; anayasal düzeni, milli birlik ruhunu ve halk egemenliğini savundular.
Gerçek Hesaplaşma
Bugün hâlâ 15 Temmuz’un etkileri sürüyor. Toplum, siyaset ve devlet kurumları bu kalkışmadan dersler çıkarmaya devam ediyor. FETÖ’nün yarattığı hasar sadece yapısal değil; güven, aidiyet ve toplumsal bütünlük anlamında da derin yaralar açtı.
Bu yazı, darbe girişiminin üzerinden geçen yıllarda hâlâ unutmamamız gerekenleri hatırlatma niyetindedir. Çünkü hafıza zayıfladıkça, tehlike yeniden güç kazanır. Türkiye, bir daha böyle bir ihaneti yaşamamak için bu olayları sadece anmakla yetinmemeli; yapısal olarak yüzleşmeli, sistemsel olarak önlemeli ve tarihsel olarak anlatmalıdır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.