Günümüzde dünyanın farklı ülkelerinde meskûnlaşan ve etnik azınlıkta olan Türk toplumlarından biri de Yunanistan Türkleridir. Hâlihazırda Yunanistan’da Türkçe konuşan sekiz grup insan olduğu görülmektedir. Bunlar; Osmanlı fetihleri neticesinde Gümülcine ve İskeçe bölgelerinde yerleşen Batı Trakyalı Müslüman Türkler, Balkan Kolu bölgesinde yaşayan Müslüman Pomak Türkleri, yine Batı Trakya’nın Müslüman Romanları, Oniki adalarda meskûnlaşan Müslüman Türkler, çoğu Dedeağaç (Evros) ilinde yaşayan Hristiyan Gagavuz Türkleri, Lozan Antlaşması’ndan sonra Anadolu’dan Yunanistan’ın çeşitli yerlerine getirilen ve genellikle Karamanlılar adıyla bilinen Hristiyan Türkleri, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Gürcistan ve Karadeniz çevresinden getirilen Gürcistan Urumları veya Pontus Urumları denilen Hristiyan Türkleri ve çeşitli nedenlerle farklı devirlerde Yunanistan’a gelip muhtelif bölgelerde yerleşen, toplum hâlinde yaşamayan Türk halklarının mümessilleridir.
Yunanistan'da adı geçen Türklerin Türk kimliğine aidiyet hissini araştırdığımızda ilk görünen, burada Türkçeden çok din, yani Müslümanlık belirtisidir. Mesela, etnik kökeni Türk olan, Türkçe konuşan, lakin Hristiyanlığı kabul etmiş Karamanlılar, Gagavuzlar ve Urumlar arasında Türklük şuurunun ya hiç olmadığı ya da çok zayıf olduğu görülür. Maalesef, Gagavuzlar arasında çeşitli tarihî olayların kötü sonucu olarak büyük bir Türklük aleyhtarlığının mevcudiyeti bilinmektedir. Aksine, Türkçenin çok daha zayıfladığı Oniki Adalar Türkleri, hatta Türkçe dışında bir ana dile sahip olan Pomak Türkleri ve Müslüman Romanlar arasında Türklüğe mensubiyet şuurunun daha köklü şekilde mevcutluğu görülmektedir. Öyle ki, Pomak Türkleri ve Müslüman Romanlar, Yunanistan’da Türk hakları için büyük bir mücadele veren Türkler içerisinde ön sıralarda yer almaktadırlar.
Malumdur ki, Balkanlarda yaşayan Türkler içinde en eski azınlık Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde meskûnlaşan Müslüman Türk azınlığıdır. 1981 yılından beri Avrupa Birliği (AB) üyesi olmuş, 1950’lerden beri azınlık haklarının korunmasına yönelik ikili ve uluslararası antlaşmalara imza atmış Yunanistan'da Batı Trakya Türkleri resmî azınlık statüsüne sahiptir, hakları uluslararası koruma altına alınmıştır. Fakat tüm antlaşma ve temel azınlık hakları normlarına rağmen, ne geçmişte ne de günümüzde Türk-İslam kimliği, kültürü ve Türkçe ile ilgili temel sorunlar çözülmemiştir.
Hâlihazırda Batı Trakya Türklerinin nüfus sayısı resmî olarak bilinmemektedir. Çünkü 1950’lerden beri ülke nüfus sayımında anadil, etnik köken veya din gibi kriterler kullanılmamaktadır. Lakin bölgenin resmî devlet kurumlarının başında gelen Doğu Makedonya ve Trakya Bölge Genel Sekreterliği’nin resmî sayfasında gösterdiği gibi Batı Trakya’daki Türklerin nüfusunun tahminen 140.000-145.000 civarında olduğu bilinmektedir. Toplam 11 milyon nüfusu olan bir ülkede resmî azınlık statüsüne sahip tek topluluk Batı Trakya Türkleridir ki, onların büyük bir kısmı sadece Türklerin oluşturduğu köylerde yaşamaktadır. Yunanlılar ile karma yerleşim alanlarında yaşayan Türklerin sayıları da az değildir. Günümüzde Rodop ve İskeçe illerine bağlı Yassıköy, Sirkeli ve Mustafçova ilçelerinde yoğun bir Türk nüfusu yaşamasına, üç ilçenin de belediye başkanlarının Türk olmasına rağmen 1923’ten günümüze kadar hiçbir dönemde Batı Trakya’da Türkçe ikinci bir resmî dil olarak kullanılmamış, ne geçmişte ne de günümüzde Türk kültürüne ait amblemler kullanılmıştır. Türklerin bir kısmı geçmişten günümüze hayatlarını tarım ve hayvancılıkla geçirmektedirler. Buna rağmen bölgede üniversite mezunlarının sayısı 2000’lerden günümüze artmaya devam etmektedir.
Son yıllarda Yunan Yargıtay Mahkemesi’nin yıllar önce kurulmuş Türk derneklerinin hukuki statüsünü ortadan kaldırması, yeni açılacak ve adında “Türk” kelimesi geçen derneklerin kurulmasını engellemesi de görülmektedir. Bölgede Türkler tarafından kurulan ve adında “Türk” ibaresi geçmeyen birçok derneğe onay verilse de, adlarında “Türk” ibaresi bulunan dernekler Yunan devleti ile sorun yaşamaktadırlar. Bununla beraber, Yunanistan’da genel seçimlerde Türklerden hiçbir aday göstermeyen aşırı sağ ve milliyetçi siyasi gruplar vardır ki, bunlar Batı Trakya’daki Türk varlığına ve Türkçe’nin kullanımına açık bir şekilde karşı çıkmaktadırlar. Kamusal alanda da Türkçenin varlığından söz etmek mümkün değildir. Türkler yalnız polis merkezlerinde ve Yunan bölge mahkemelerinde anadillerinde ifade verme hürriyetine sahiptirler ki, maalesef bu da Türklere yönelik pozitif ayrımcılık uygulaması değil, her Yunan vatandaşına tanınan temel bir haktır.
Şunu da belirtmek istiyoruz ki, 1997’de “Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıklar Korunması için Çerçeve Sözleşmesi” Yunanistan tarafından imzalanmış olsa da, hala Yunan Parlamentosu tarafından onaylanmamıştır. Bu yüzden Batı Trakya’da Türkçe’nin varlığını sürdürmesinde hâlen 1923 Lozan Barış Antlaşması’nın şartları devam etmektedir. Antlaşma’nın 37-45. maddelerine esasen Batı Trakya Türkleri arasında Türkçe’nin anadil olarak serbest bir şekilde kullanılması ve bu dilin okullarda öğretilmesi garanti altına alınmıştır. Batı Trakya’nın Yunanistan toprağı olmasından bir yıl önceki istatistiklerden gözüküyor ki, o dönemde Gümülcine’de bir idadi, bir rüştiye ve altı medrese, Dedeağaç’ta bir rüştiye ve üç medrese, İskeçe’de ise bir rüştiye ve iki medrese, aynı zamanda Türk nüfusun olduğu birçok yerde temel eğitim sağlayan mahalle mektepleri de mevcuttu. 1923’ten sonra açılan ve günümüze kadar devam eden iki dilli ilkokullarda Türkçe ve Yunanca olmak üzere eğitim verilmektedir. Türkiye’deki harf devriminden, derslerin Latin harfleriyle yapılmaya başlandığından sonra Gelenekçiler adlanan grubun talebi ile Yunanistan'da Arap harfleriyle Türkçe eğitim veren ilkokullar açılmış olsa da, günümüzde Batı Trakya’daki iki dilli eğitimin ilkokul, ortaokul ve lise döneminde dersler Latin alfabesiyle Türkiye Türkçesi ile yapılmakta ve ders kitapları Türkiye’den getirilmektedir. Ama burada okul öncesi ve üniversite eğitiminde Türk dilinde eğitim sağlanamaması birçok problem yaşanmasına neden oluyor. 2007 yılından başlayarak temel eğitimin on yıllık zorunlu eğitim kapsamına alındığından sonra Türkçe veya iki dilli anaokulların açılmasına yönelik talepler hala karşılık bulmamıştır. Konuyla ilgili Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi Genel Müdürü Pervin Hayrullah'ın “Yunanistan demokrasisi Batı Trakya bağlamında hala tam manasıyla olgunlaşmamış olması” fikrine hak verebiliriz. Pervin Hayrullah doğru söylüyor ki, “Yunanlı yetkililer farklı etnik unsurları uzun vadede eritip yok etme düşüncesine sahip olmasalar bu azınlığın dil, din ve kültürel haklarına saygı duyup yaşatmaları konusunda destek olurlardı. Hâlbuki özellikle eğitim konusundaki tutumlarından uzun vadeli yok etme politikalarını anlayabilmek çok da zor değildir.”
Demek ki, Türklerin yaşadığı tüm yerleşim biriminde Türkçe ve Yunanca iki dilli azınlık ilkokulları mevcut olduğu hâlde, sadece 2 iki dilli ortaokul ve lisenin bulunduğunu, her iki okulun toplam kapasitesinin 1.300 civarında olduğunu düşünsek, her yıl yüzlerce Türk öğrencinin ilkokulu bitirdikten sonra iki dilli ortaöğretimi tercih etme konusunda ne kadar problem yaşadığı görünmektedir. Maalesef yıllardır Yunanistan’ın resmî makamları tarafından Türk ailelerden ve azınlık eğitim camiasından gelen talepler dinlenilmemekte, bununla da Türk ailelerinin büyük çoğunluğu Yunan ortaokullarını tercih etmek zorunda kalmaya devam ediyor. Bu ise son yıllarda ailelerin çocuklarını iki dilli ilkokulları değil, sadece Yunanca eğitim veren Yunan ilkokullarına yollamalarına neden olmaktadır. Son yıllarda bazı Yunan ortaokullarında Türk Dili dersinin pilot proje gibi uygulanması, bu programa katılan öğrenci sayısının azlığı sebebinden projenin akamete mahkûm olması da iç açıcı değildir. Son günlerde Yunanistan’ın iktidarı temsil eden Yeni Demokrasi Partisi (YDP) Atina Milletvekili Angelos Sirigos’un Batı Trakya’da çocukların Türkçe eğitim almasına karşı çıkarak, "Çocuklara Türkçeyi 'dayatmanın' tahrik edici olacağını düşünüyorum" demesi de ülkede Türk azınlığının ana dilinde resmî dairelerin mevkiini ortaya koyuyor.
Batı Trakya Türklerinin eğitim sorunlarını Meclis kürsüsünde dile getiren Rodop Yeni Sol Milletvekili Özgür Ferhat’ın, Atina Milletvekili Angelos Sirigos’un kapatılan Türk azınlık okullarına karşı savunma olarak öğrenci sayılarının azaldığını iddia ettiğini, Türk azınlığının ana dil eğitimine de müdahalede bulunduğunu tenkit etmesi de durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Sirigos’un kullandığı “Evlerde Pomakça, Çingenece ve Türkçe konuşan gruplar var. Çift dilli anaokulları Yunanca veya Türkçe olacaktı. Bu küçük çocuklara Türkçeyi 'dayatmanın' tahrik edici olacağını düşünüyorum. Anaokullarında diğer okullardaki gibi belli bir müfredat yok. Çocukların becerilerinin ortaya çıkartılması için bir program uygulanıyor. Onları ilkokul eğitimine hazırlıyor. Çocuklara, farklı dilsel bir kimlik 'dayatmayalım' veya eğitim dönemlerinin ilk yıllarından itibaren onları zorlamayalım.” ifadeleri Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu tarafından da haklı olarak şiddetle karşılanmış, Habipoğlu Sirigos’un çocuklarımızın ana dilleri Türkçe’de eğitim hakkını yok sayan açıklamalarını hayretle okuduğunu belirtmiştir. Onun fikrince, Lozan Antlaşması ile aynı kaderi paylaştığımız Rum Ortodoks azınlığının talebi üzerine Gökçeada’da yalnız 3 öğrenci için Rum ilkokulu açılıyor. Yine Romanya’daki Yunan azınlığının girişimiyle 2008’de 20 öğrenci için Yunan ilkokulu açılmasına izin verilmesi gerçekten anlaşılır gibi değil! Hatipoğlu acı gerçeği ifade ederek söylemiştir ki, öğrenci sayısının azlığı bahanesiyle özerk statüdeki Türk ilkokullarımızı her yıl teker teker kapatıyor, iki dilli azınlık anaokulu talebimizi yıllardır görmezden geliyor. Hâlbuki Avrupa Birliği’nin diğer üye devletlerinde iki dilli anaokulları sorunsuz bir şekilde açılabiliyor, faaliyet gösterebiliyorken, ülkemizde de hükûmet hem vatandaş, hem de seçmen olarak toplumumuzun iki dilli anaokulu talebini dikkate almalı, yerine getirmelidir.
Göründüğü gibi, Batı Trakya’da Türkçe’nin eğitim ve öğretimi, bu alanda birçok temel sorunun devam etmesine ve bu sorunlara Yunan makamları tarafından çözüm bulunmaması yerine resmî şahısların siyasi amaçlı çıkışları durumun Türkler için hiç de iyi olmadığını kanıtlıyor. O yüzden bölgede Türklerin ilkokullarının kapatılmasına itirazlar, anaokulların açılması yönünde talepler daha da güçlenmeli, insan haklarının uluslararası kanunlarla korunması yönünde Türkçe eğitimin desteklenmesine nail olmak yönünde çalışmalar devam ettirilmelidir.
Asst. Prof. Dr. Yegane Kurbet Kızı Kahramanova
Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi
Azerbaycan-Türk Halkları Kardeşliği Derneği Eş Başkanı
Anahtar Kelimeler: Yunanistan Türk azınlığı hakları, Batı Trakya Türkleri Türkçe eğitim, Lozan Antlaşması azınlık hakları, Yegane Kurbet Kızı Kahramanova, Yunanistan'da Türk dernekleri sorunu, yegane kahramanova kimdir, yegane kahramanova yazıları,