Türkiye'nin Yükünü Taşıyamayanlar Gerçeklerden Kopuk Bir Zihniyetin Anatomisi
Türkiye son yirmi yılda tarihin en büyük dönüşümlerinden birini yaşarken, bu değişime ayak uyduramayan, hatta bilinçli olarak karşı duran bir zihniyetle de mücadele etmektedir. Kendilerini çağdaş ve ilerici olarak tanımlayan bir kesim, verdikleri görüntü ile tam tersine bağnaz, kesin hükümlü ve gerçeklerden uzak bir profil çizmektedir. Adeta başka bir alemin insanları gibi, kendi doğrularından başka hiçbir gerçeği kabul etmeyen, gözlerini ve kulaklarını hakikate kapatan bir anlayışla hareket etmektedirler. Bu kesimin en belirgin özelliği, algı operasyonları ile milletin zihnini bulandırmak ve sahte gündemlerle hakikatin üzerini örtmektir. Nerede olurlarsa olsunlar, hangi alanda faaliyet gösterirlerse göstersinler, ortak özellikleri değişmez. Başlarında mutlaka servet sahibi, küpünü doldurmuş birileri vardır. Bu servetlerin kaynağı sorgulandığında ise karşımıza yalan, dolan, vurgun ve talan çıkar. Ahlaki değerlerin en alt seviyeye indiği bu yapılar, hesap vermekten uzak, dokunulmazlık zırhına bürünmüş bir düzenin devamını istemektedirler.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönettiği birçok belediyede son dönemde ciddi yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları gündeme gelmiştir. Bazı milletvekilleri ve yöneticiler hakkında suç örgütü yöneticiliği, irtikap, rüşvet nitelikli dolandırıcılık ve ihaleye fesat karıştırma gibi ağır suçlamalarla işlemler yapılmıştır. Şişli Belediyesinde başkan yardımcısının yolsuzluk iddialarıyla ifadeye çağrılmasının ardından yurt dışına kaçtığı, Gaziosmanpaşa Belediyesinde ise yöneticilere yönelik soruşturmaların genişletildiği bildirilmektedir. Hatta kurultay süreçlerinde para karşılığı oy kullanıldığı iddialarıyla açılan davalar, rüşvet ve hırsızlık ithamlarını ayyuka çıkarmıştır. Bu olaylar, halkçı söylemlerle yola çıkan bu yapının, milletten topladığı vergileri ve kamu kaynaklarını nasıl hoyratça kullandığını, halkın sırtından nasıl servet biriktirdiğini gözler önüne sermektedir. Türkiye artık bu kirli düzeni sırtında taşımamalıdır. Kamu kaynaklarımızı sömürmeye ve ülkenin ilerleyişini engellemeye yönelik bu faaliyetler artık son bulmalıdır.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu ülkenin kanunları vardır ve artık kimse dokunulmaz değildir. Ne zaman ki bu yapıların kirli düzeni sorgulanmaya başlansa hemen bize kumpas kurdular söylemi devreye girer. Deliller, belgeler ve tanıklar ortadayken bile bu söylemle kendilerini aklamaya çalışırlar. Oysa görünen köy kılavuz istemez; milletimiz artık her şeyin farkındadır. Bu zihniyetin en çok zarar verdiği alanlardan biri de spordur. Türkiye'nin en büyük spor kulüplerinden birinin başkanının yasaklı madde kullanımı ile gündeme gelmesi ve yapılan testlerde pozitif sonuç çıkmasına rağmen milletin aklıyla alay edercesine yaptığı açıklamalar, kurumsal itibara büyük yaralar açmaktadır. Fenerbahçe gibi köklü bir camianın bu tür şaibelerden arındırılması, Türk sporunun geleceği açısından elzemdir. Bugün Türkiye, yıllardır sırtında taşıdığı bu kamburlardan kurtulma eşiğindedir. Ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar, bu temizlik süreci durmamalıdır. Türkiye bu yüklerden arındıkça daha da güçlenecek ve yükselecektir. Artık milletin iradesiyle şekillenen bir Türkiye var; bu irade sahte gündemlere ve kirli ittifaklara boyun eğmeyecektir.
İsmet Ünal, yolsuzluk operasyonları son dakika, CHP belediyeleri soruşturma, siyasi etik ve ahlak, Türk sporu temizlik süreci, İsmet Ünal köşe yazısı, güncel siyasi analiz, kamu kaynakları ve denetim, hukuk devleti ve adalet, belediye yolsuzluk iddiaları,
Yazar: İsmet Ünal