MİLLİ DURUŞUN ÖNEMİ VE MUHALEFETİN SORUMLULUĞU ÜZERİNE
Şimdi sizlere yazacaklarım toplumun farklı kesimlerinde nasıl hissedildiğini anlama açısından çok kıymetli. Türkiye gibi, coğrafi ve stratejik açıdan önemli bir ülkede siyaset her zaman yoğun duygularla iç içe yaşanıyor .Siz de bu duygularınızı güçlü bir şekilde dile getirmeniz bu tür görüşler, Türkiye'deki siyasi tartışmaların ne kadar derin ve çok boyutlu olduğunu gösteriyor. Elbette ki farklı düşünen insanlar da olacaktır; önemli olan, herkesin fikrini özgürce ve saygı çerçevesinde ifade etmesidir.
Türkiye gibi jeopolitik acıdan kritik, tarihsel olarak köklü ve sosyolojik olarak çok katmanlı Bir ülkeyi yönetmek sıradan bir siyasi beceri ile değil; güçlü bir liderlik kararlılık ve milletin değerleri ile, uyumlu bir vizyonla mümkündür. Bugün geldiğimiz noktada Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin geçirdiği dönüşüm, sadece altyapı yatırımlarıyla değil, aynı zamanda milli duruşun yeniden inşası ile de şekillenmiştir.
Ancak bu süreçte dikkat çeken en önemli sorunlardan biri, muhalefetin bu dönüşüme karşı takındığı tavırdır . Muhalefet, özellikle Ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi uzun yıllardır iktidara gelmemekte ve halkın geniş kesimlerinden güven oyu alamamaktadır. Bunun temelinde geçmişten gelen ideolojik kopukluklar, halkın değerleri ile ölçüşmeyen söylemler ve milli meselelerde net bir duruş sergileyememe de yatmaktadır.
Muhalefet her şeyden önce milli olmak zorundadır. Bu sadece bayrak sallamakla ya da nutuk atmakla değil; milletin inançlarına, tarihine, kültürüne ve hassasiyetlerine saygı duymakla mümkündür. Ne yazık ki son yıllarda muhalefet cenahında sıkça görülen, ülkenin yaptığı her yatırımı küçümseyen, yerli ve Milli projeleri burun kıvıran hatta zaman zaman dış odaklılarla aynı dili kullanan bir yaklaşım, halk nezdinde ciddi bir güvensizlik yaratmıştır.
Yol, köprü, havaalanı şehir hastaneleri askeri sanayisini dünya ölçeklerinin en üst seviyesine çıkartmak gibi dev projeleri sadece birer beton yığını değil; Türkiye'nin kalkınma iradesinin bağımsızlık arzusunun ve milletine hizmet etme kararlılığının somut göstergesidir. Bu projelere karşı çıkan onları küçümseyen ya da yok sayan bir siyasi anlayışın halkın gönlünde yer edilemez. Ayrıca muhalefetin asıl görev, sadece eleştirmek değil alternatif üretmek çözüm sunmak projeler geliştirmek ve ülkeyi daha iyiye taşıyacak vizyonu ortaya koymaktır. Ancak bugün geldiğimiz noktada, muhalefetin söylemleri yıllardır aynı kalıpların tekrarından öteye geçmemektedir. Bu da seçmenin güvenini zedelemek, iktidar alternatifi olma iddiasını zayıflatmaktadır.
Türkiye sıradan bir ülke değildir. Bu ülkeyi yönetmek sadece teknik bilgi ile değil; milletin ruhunu anlamakla, onunla aynı dili konuşmakla mümkündür.Bu nedenle mevcut şartlarda Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yürütülen yönetim anlayışının alternatifsiz olduğunu düşünen milyonlarca insanın hassasiyeti, sadece bir siyasi tercihten ibaret değil; aynı zamanda bir Güven tecrübe ve istikrar arayışının yansımasıdır. Muhalefet eğer gerçekten bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olmak istiyorsa, önce milletin değerleri ile barışmalı, geçmişin hatalarından ders almalı aynı zamanda da ders çıkarmalıdır, ve her şeyden önce milli bir perspektifle hareket etmelidir. Aksi takdirde, halkın gönlünde yer bulması ve iktidar yolunda Güven kazanması mümkün olmayacaktır.