Helaller ve Haramlar… (3)
İslam’da bir diğer büyük günah zina yapmaktır. Zinanın haramlığı Kur’an-ı Kerim ve sünnetle sabittir. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulur: “Sakın zinaya yaklaşmayın; doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.” (İsra Suresi, 32)
İslam’da zinanın haram kılınma gerekçesi, onun da insanî ve İslami değerlere ters düşmesidir. Şöyle ki; zina eylemi, insanî değerlerden iffet ve namusu, dolayısıyla nesli yok eder. Zira önüne gelen kimseyle gayr-ı meşru ilişkiye giren bir kimse zaman içinde iffet duygusunu bütünüyle kaybeder. Gayr-ı meşru bir şekilde dünyaya gelen, baba bilincinden ve himayesinden yoksun çocuklar ise, düzgün birer şahsiyet geliştiremez. Böylece toplum kısa sürede fesada uğrar. İslami değerler itibarıyla zina, önce güveni ortadan kaldırır. Zira fıtrat itibarıyla eşler ve yakınlar birbirlerinin, anne-babalar çocuklarının, çocuklar anne-babalarının meşru bir şekilde kiminle birlikte olduğunu bilmek ve bundan emin olmak ister. Bu noktada zina bir anlamda gizli gayr-ı meşru ilişki demektir. Zina durumu ortaya çıktığında insanların birbirine karşı güveni ortadan kalkar. Güven kalmadığında herkes birbirini aldatmaya başlar. Aldatma başladığında bir müddet sonra insanlar arasındaki barış ve huzur ortamı kaybolur. Böyle bir ortamda kimsenin kimseye saygısı, tevazuu ve kurallara itaati kalmaz. Neticede toplum yine kısa sürede bozulup fesada uğrar.
Kur’an-ı Kerim’de açıkça haram kılınan hususlardan biri de, yenmesi haram olan bazı şeylerdir: “Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Maide Suresi, 3)
İnsani değerler açısından bunların haram kılınma gerekçesi, insanın can güvenliği için tehdit oluşturmalarıdır. Zira pis oldukları sabit olan bu şeyler, tüketildiğinde insan sağlığını bozarlar. İslami değerler açısından ise, bunlar öncelikle İslam’ın maddi olarak temizlik prensibine ters düşen şeylerdir. Şöyle ki İslam temizlik dinidir. Leş, kan vb. hususların pis olduğu kesindir. Domuz eti ise, bünyesinde insanoğlu için zararlı paraziteler içermektedir. Manevi olarak ise bunları tüketmek İslam’ın itaat prensibine ters düşer. Zira Allah Teâlâ, domuz etini ve kendisi adına kesilmemiş hayvanları açık ve kesin bir dille haram kılmıştır. Bu noktada Müslümana düşen Allah’ın bu açık emrine itaat etmektir. Dolayısıyla Müslümanların bu yiyeceklerden ve benzeri pis olan şeylerden uzak durmaları gerekir.
Ülkemizde ve İslam âleminde bunların bilinçli bir şekilde tüketildiğini söylemek istemiyoruz. Bununla birlikte zaman zaman açgözlü üreticilerin daha fazla kar elde etme amacıyla ölmüş hayvan atıklarını veya domuz etlerini gizli bir şekilde kıyma, sucuk, salam, sosis vb. hayvansal gıda ürünlerine ilave ettiklerini duyuyoruz. Bu konuda öncelikle halkımızın daha duyarlı olması gerekir. Zira et fiyatları belliyken, bunun çok altında fiyata kıyma veya sucuk alınmaz. Resmi mercilerin de denetimlerini daha sıkı ve düzgün bir şekilde yapması gerekir. Zira halkın sağlığı onlara emanettir.
Netice itibarıyla bu zorlu imtihan dünyasında Allah Teâlâ, belirlediği İslami değerlerle insani değerleri korumaya almıştır. Bu bağlamda insana faydalı olan temiz şeyler helal kılınmış, insana zarar veren madden ve manen pis şeyler ise haram kılınmıştır: “Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar, de ki: Size temiz olanlar helal kılındı…” (Maide Suresi, 4)
Yüce Allah buyuruyor ki; “Ağzınıza geldiği gibi yalan yanlış konuşarak, “Bu helâldir, bu haramdır” demeyin; çünkü Allah hakkında asılsız şey söylemiş olursunuz; Allah hakkında asılsız şey söyleyenler de kesinlikle iflah olmazlar.” (Nahl Suresi, 116)
Allah kuluna gereksiz ve faydasız yere zorluk çıkarmaz; hatta kul zorda kalırsa, kural olarak yasakladığı bazı şeylere geçici olarak izin de verir. Önemli olan, Allah tarafından konmuş olan hükümlere saygı duymamızı, nimetlerinden ötürü O’na minnettar olmamızı sağlayan, bizi haksızlık ve aşırılığa sapmaktan koruyan bir dindarlık duyarlılığına sahip olmaktır. Allah’ın hükümlerini önemsemeyip de haram ve helâl konusunu hafife alarak, aslında kendi keyfî arzularıyla uluorta hükümler koyup bunları Allah’ın hükümleriymiş gibi göstermeye kalkışmak, “az bir faydalanma” yani önemsiz dünya menfaatleri uğruna “Allah üzerine yalan uydurmak”, insanı ebedî kurtuluştan mahrum bırakır.
Bu noktada biz Müslümanlara düşen görev, Allah’ın kitabı ve yüce elçisi aracılığıyla bizlere bildirdiği hükümleri gerekçeleriyle birlikte öğrenmek ve gereğini bilinçli bir şekilde yerine getirmek, sonra da bunların gerekçelerinden hareketle karşımıza çıkan yeni meseleleri doğru okuyarak hayatımıza İslami çizgide devam ettirmektir. Unutmayalım ki; “Hak uğrunda mücadele eden, ancak kendisi için mücadele etmiş olur. Doğrusu Allah, âlemlerden müstağnidir.” (Ankebut Suresi, 6)
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü