Ortadoğu, dünya siyasetinin en dinamik ve en kırılgan coğrafyalarından biridir. Bu bölge, bir gecede ittifakların çözüldüğü, cephelerin kurulduğu ve aynı hızla yok sayıldığı bir satranç tahtası gibidir. Güç dengeleri sürekli değişir; dostlar düşman, düşmanlar dost olur. Bu nedenle hiçbir siyasi hesap tam olarak tutmaz. Hiçbir ülke kendini güvende hissedemez. Son otuz yılda yaşanan küresel çatışmaların büyük bir kısmı bu coğrafyada gerçekleşmiştir. İran-Irak Savaşı'ndan başlayarak Körfez Savaşları, Suriye İç Savaşı, Yemen'deki kriz ve Libya'daki çatışmalar milyonlarca insanın hayatına mal olmuştur. Şehirler haritadan silinmiş, devletler parçalanmıştır. Ortadoğu, sadece bölgesel değil, küresel güçlerin de hesaplaşma alanı haline gelmiştir.
Türkiye, bu karmaşık denklemde hem hedef hem de denge unsuru olmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşik Arap Emirlikleri'ne yaptığı ziyaret bölgedeki dengeleri sarsmış; bazı güçlerin planları ellerinde patlamıştır. Türkiye karşıtı cepheler, 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından kurulmuş; Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri öncülüğünde Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır gibi ülkeler bu cepheye katılmışlardır. Bu ittifak, İran tehdidine karşı bir yakınlaşma olarak sunulsa da asıl hedef Türkiye'yi durdurmak ve Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmekti.
Bu strateji, sadece dışarıda değil içeride de yürütüldü. Türkiye'deki muhalefet, medya ve terör örgütleri bu planla koordinasyon içinde hareket ettiler. Libya'da, Karabağ'da, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ile doğrudan çatışmaya girdiler. Ege ve Akdeniz'de ise Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Yunanistan ve İsrail ile askeri anlaşmalar, enerji anlaşmaları ve ortak tatbikatlar yapıldı. Türkiye'nin bölgesel etkisini kırmak için her cephede mücadele yürütüldü.
Ancak Ortadoğu'nun doğası gereği, bu ittifaklar kalıcı olamadı. Dün Türkiye'ye karşı olanlar, bugün yakınlaşma arayışına girdi. Bu değişimi eleştirmek kadar, Türkiye ile kurulan yeni ilişkileri desteklemek de aynı derecede önemlidir. Çünkü bu coğrafyada kalıcı barış ve istikrar, kişisel siyasi hesapların ötesinde bir gerçekliktir. Halklar arası dayanışmayı artırması ve dış müdahalelere karşı ortak bir duruş sergilemesi, sadece kendi güvenliği için değil, tüm Ortadoğu'nun geleceği için hayati önemdedir. Bu kırılgan dengede bir gecede değişen cepheler arasında ayakta kalmak, stratejik akıl ve kararlı bir duruş gerektirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Ortadoğu dengeleri, Türkiye siyaseti, Recep Tayyip Erdoğan, BAE ziyareti, küresel çatışmalar, cepheler, stratejik akıl, yazar adı, Ortadoğu krizi, kırılgan denge, ismet ünal,