Türkiye, son yıllarda dış politikada izlediği çok boyutlu strateji ile küresel ölçekte de etkisini artıran bir aktör haline gelmiştir. Bu stratejinin en dikkat çekici örneklerinden biri, Libya ile kurulan çok katmanlı ortaklıktır. Trablus merkezli hükümetle uzun süredir devam eden işbirliğine ek olarak Doğu Libya'daki Halife Hafter yönetimiyle başlatılan yeni diyalog süreci, Türkiye'nin dış politikada ezber bozan yaklaşımının bir tezahürüdür.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı, Türkiye'nin dış politikasında millî çıkarları önceleyen çok yönlü ve stratejik bir vizyonu benimsemiştir. Bu vizyon, Libya örneğinde olduğu gibi yalnızca askerî ya da diplomatik değil; ekonomik, lojistik ve kültürel boyutları da içeren bütüncül bir yaklaşımı temsil etmektedir.
Devletin tüm kurumlarıyla koordineli hareket etmesi, Türkiye'nin sahada ve masada güçlü olmasını sağlamaktadır. MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın Bingazi ziyareti ve Halife Hafter'in oğlu Belkasım'ın Ankara temasları bu stratejik açılımın somut göstergesidir. Libya, sadece bir Kuzey Afrika ülkesi değil; aynı zamanda Sahra Altı Afrika'ya açılan en stratejik geçiş noktasıdır. Türkiye, bu gerçeği erken fark ederek, Libya'nın doğusu ve batısı arasında bir denge kurma yoluna gitmiştir. Bu yaklaşım, bölgesel istikrarın sağlanması açısından da kritik öneme sahiptir.
Bingazi limanından (Mali ve Çad'a) kadar uzanacak lojistik koridor, Türkiye'nin Afrika'daki ekonomik etkisini artıracaktır. Yeni otoban projeleri, Türk mallarının 3-4 gün içerisinde Orta Afrika'ya ulaşmasını mümkün kılacaktır. Türkiye'nin vizyonu, Libya'nın güçlü bir devlete ve millî bir orduya kavuşması yönündedir.
Afrika'daki ekonomik etkisini artıracak bu hedef, sadece Libya'nın değil, tüm Afrika'nın istikrarı açısından hayati önemdedir. Türkiye'nin askerî tecrübesi ve teknoloji kapasitesi, Libya silahlı kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasında belirleyici rol oynayabilir. Petrol ve doğal kaynakların yerel halkın refahı için kullanılması, Türkiye'nin adil kalkınma anlayışının bir yansımasıdır.
Türkiye, Afrika'da yalnızca çıkar odaklı değil, aynı zamanda barış ve istikrarı önceleyen bir aktör olarak öne çıkmaktadır. Sudan'daki iç savaş, Etiyopya'daki gerilimler ve Kızıldeniz'deki jeopolitik rekabet, Türkiye'nin bölgeye yönelik yapıcı yaklaşımını daha da anlamlı kılmaktadır. Somali ve Sudan'daki insani yardımlar, Türkiye'nin yumuşak gücünü pekiştiriyor. Mısır ve Eritre limanlarına yapılan lojistik yatırımlar bölgesel entegrasyonu hızlandırıyor.
Cumhur İttifakının kararlı liderliği ve devletin kurumsal kapasitesi ile yürütülen bu stratejik açılım, Türkiye'yi Afrika'nın en güvenilir ortaklarından biri haline getirmiştir. Libya'da "Tek Devlet Tek Ordu" vizyonu, sadece bu ülkenin değil, tüm bölgenin geleceğini şekillendirecek bir adımdır. Türkiye, günübirlik reflekslerle değil; jeopolitik akıl, tarihsel hafıza ve stratejik sabırla hareket etmektedir. Bu yaklaşım, Afrika'nın da kaderini değiştirecek bir potansiyele sahiptir.
İsmet Ünal
Türkiye Jeopolitiği, Libya Stratejisi, Cumhur İttifakı Vizyonu, Afrika Açılımı, Bingazi Lojistik Koridoru, Tek Devlet Tek Ordu, İbrahim Kalın, İsmet Ünal.